ÇOCUK VE SPOR
Bu bölümde hepimizin en değerli varlığı olan çocuklarımızın ve çocuğun üzerine egzersizin yaptığı etkileri; yetenek ve yetenek seçimi konusunu ve de çocuğun büyüme ve gelişme dönemlerini aktarmaya çalışacağız. Bu genel konularla ilgili daha detaylı bilgileri kaynaklar bölümünden ulaşacağınız kaynaklardan bulabilirsiniz. Bu konularla ilgili sorularınızı da bilgimiz çerçevesinde yanıtlamaya çalışırız.
ÇOCUK ve EGZERSİZ
1-Çocukluk dönemi nedir?
Çocukluk dönemi doğumdan itibaren 11-12 yaşına kadar süren bir zaman kapsar. 0-1 yaş süt çocukluğu, 1-3 yaş küçük çocukluk, 3-6 yaş okul öncesi çağı, 6-10 yaş birinci okul çocuğu çağı, 10-12 yaş ikinci okul çocuğu çağı olarak kabul edilir. Ancak yaşa bağımlı kalmadan , doğumdan itibaren çocuğun, fiziksel, zihinse ve psikolojik gelişimindeki seyrine bakarak cinsel olgunluğa erişmesine kadar olan sürecin çocukluk dönemi olarak ele alınması gerekir. Çünkü , kimi çocuk akranlarına göre, daha erken veya geç gelişebilir.
2-Çocukların egzersize yanıtları nedir?
Çocuklar bilindiği gibi bir gelişme ve büyüme periyodu içindedir. Bu periyotta genç çocukların fizyolojik sistemleri, ağır egzersizlerin getirdiği yükleri karşılayacak düzeyde değildir. Bu güç ancak gelişme çağı sonrası yakalanabilmektedir. Özellikle 12yaşın altındaki çocuklar oldukça yüksek bir sempatik sistem aktivitesine sahiptir. Bu yüzden yüksek bir kalp atım sayısının bulunması ve uzun süren dayanıklılık aktiviteleri onların kapasitelerinin kolaylıkla tükenmesine neden olur. Bu dönemdeki çocukların aerobik güçleri düşüktür. Yeterli oksijen kullanma kapasitesine sahip değillerdir. Çünkü , kalbin bir seferde pompalayabildiği kan miktarı yani kalp atım volümleri düşüktür Ayrıca karbonhidrat depoları da ileri yaşlarınkine oranla daha azdır. Burada bilinmesi gereken puberte (ergenlik ) çağı öncesi beyin, sinir, kalp, akciğerler, böbrekler ve organizmanın iç ortamını sabit tutmak için (homeostasis) koordineli bir şekilde çalışan fizyolojik prosesler (işlemler) bebeklik ve çocukluğun ilk çağlarında zayıftır.
Bu sistemlerin gelişimi puberte ve sonrasında görülür. Pubertede görülen kuvvetlenme, puberte ile ilgili değil;hormonal faktörlerin bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Vücudun egzersize ve homeostatik mekanizmaların diğer streslerine yanıt verme yeteneği 14 yaşına tepe noktasına ulaşır.
3-Çocukta antrenmanın tehlike ve riskleri nedir?
Çocuklarda performansın birdenbire ve geçici olarak yükselmesi gözlenir. Küçük yaşta antrenmana başlamanın negatif psikolojik etkileri ile ilgili çalışma sayısı azdır. Bir çalışmada Varek, performansları tekrar düşen çocukların şoka girdikleri ve spor yaşamlarını zamanından önce bitirdiklerini yazar. Çocukta antrenman tek yönlü uygulanmamalıdır. Cottea, yaptığı çalışmalarda antrenman tek yönlü uygulandığında özellikle iskelet sistemi üzerinde olumsuz etkiler gözlendiğinden söz etmektedir. Ayrıca, tek yönlü antrenman programı uygulandığında en riskli spor dallarını cimnastik sırıkla yüksek atlama , kürek , cirit halter, trambolin ve kule atlama olduğu görülmektedir.
4-Çocuk antrenmanı için önerileri nelerdir?
Belirli bir spor dalına yönlendirilen çocukların ebeveynlerine, bu alanda çocuğu bekleyen şanslar ve riskler açıklanmalıdır. Çocukta sportif başarının, okulu ve geleceğini ikinci plana atmaması sağlanmalıdır. Çocukların aileleri ve özellikle okuldaki beden eğitimi öğretmenleri ile sıkı diyaloglar kurulmalıdır.
5-Çocuk ve gençlerde motorik özelliklerin gelişiminde duyarlı dönemler hangileridir?
Erkek çocuklarda motorik özelliklerin en yüksek artış gösterdiği yaşlar 4-6-8-13-14 yaşları olarak görülmektedir. 9, 11 ve 15 yaşlarında gelişme az olurken , 3, 5, 7, 12, 16, ve 17’nci yaşlarda gelişme hiç görülmemektedir. Kız çocukları ve gençlerinde ise en yüksek artış 4, 6, 9, 10 yaşlarında görülürken ;8, 11, 12 ve 13 yaşlarında daha az artış görülmektedir. Kızlarda 3, 5, 7, 14, 15, 16 ve 17’nci yaşlarda gelişme hiç görülmez.
6-Çocukta ve gençte kuvvet antrenmanının özellikleri nedir?
Çocukluk ve gençlik yaşında genel ve çok yönlü vücut gelişiminde kuvvet antrenmanı önemli bir rol oynar. Kuvvet antrenmanı genel anlamda okul öncesi çağda önerilmez. Bu yaş basamağında çocukların kemik ve kas gelişimini sağlamak için, düzenli olarak kuvvet çalışmalarından uzak spor yapmaları yeterlidir. Bu dönemde her türlü kuvvet çeşidine uygun olarak dayanma, asılma çekme (parmaklık tırmanma, halat çekme ) ile amaçlanan kuvvet gelişimi sağlanabilir. Bunun dışında ayrı bir çalışmaya gerek duyulmaz
İlkokulun ilk sınıflarında çocuğun kendi vücut ağırlığı ile yapacağı çalışmalar yeterlidir. Burada halat çekme, yüksekçe bir yere dayanarak push-up (şınav), direğe veya halata tırmanma, alçak barda ayaklar önde/yerde kendini çekme, barfikse asılma, tek ve çift ayak sıçramalar, çakı hareketleri en uygun düşen kuvvet çalışmalarıdır. Stemmler’e göre gövde kaslarının kuvvetlenmesi ve tırmanma yeteneği 7-9 yaşları arasında en yüksek gelişim düzeyine erişmektedir. Bunların ardından 9 yaş sonrası kendi vücut ağırlığının dışındaki bir ağırlığa taşınarak, sağlık topu gibi çalışmalar ilave edilebilir. Ayrıca antrenman içeriği olarak barfikste dikey olarak kendini çekme, düz zeminde push-up (şınav) karın ve sırt kasları için sit-up (mekik) ve ters mekik gibi egzersizler de eklenebilir.
Uzmanlar 14 yaşından önce serbest ağırlıkla çalışma yapılmaması gerekliliğine dikkat çekmektedir.
Artan yaşla bağlı olarak dinamik çalışmaların yanı sara izotermik (statik/durgun) çalışmalara da ağırlık verilmeye başlanmalıdır. Bilindiği gibi anaerobik güç yaşın ilerlemese bağlı bir gelişim göstermektedir. Bu dönemden sonra yapılacak kuvvet çalışmalarında serbest ağırlık (halter) devreye girecek ise mutlaka bir uzman tarafından programlarının hazırlanması gerekmektedir. Erkeklerde kas kuvvetindeki en büyük artış 6, 8, 13 ve 14 yaşlarında gözlenir. Kızlarda ise en büyük artış 4 ve 9’uncu yaşlara gözlenmektedir.
7-Çocuk ve gençlerde yapılacak kuvvet çalışmalarının temel ilkeleri nelerdir?
Çocuk ve gençlerde yapılacak kuvvet çalışmalarında göz önüne alınması gereken temel ilkeleri dört ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar sırasıyla şunlardır:
a-Rizikosuz fakat bedensel verimlilik yeteneği çok yönlü geliştirilmelidir.
b. Çalışmalar her yaş dönemine göre planlanmalıdır. Ayrıca çok yönlü değişken ve neşe verici olmalıdır. Oyun formu içinde verimlidir.
c. Temel kuvvet (birim kuvvet, kaba kuvvet) ile hareket becerisi ve teknik arasında yakın ilişki kurulmalıdır
d. Gençlerde ortopedik yönden uygun olup olmadığı araştırılmadan üst düzeyde yüklenmeler yapılmamalıdır .
8-Ağırlık çalışmalarının boy uzamasına etkisi nedir?
Ağırlık çalışmalarına başlama yaşında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, büyüme çağıdır. Özellikle fiziksel gelişme sırasında , boyun uzaması, kemiklerin epifiz adı verilen büyüme noktalarından sağlanır. Burada epifiz bölgelerine gelen darbeler ve o bölgelere binen fiziksel yük, bu bölgelerin erken kapanmasına neden olur. Böylece kemiğin büyümesi, boyun uzaması engellenmiş olur.
9-Çocuk ve gençte dayanıklılık antrenmanının özellikleri nelerdir?
Çocukluk ve gençlikte, dayanıklılığın en hassas olduğu dönemler erkeklerde ve kızlarda 4 yaşından sonraki dönemde rastlanmaktadır. Konuyu biraz daha açarsak, erkeklerde 14 ve 15 yaşlar dayanıklılığın çok kolay geliştirilebileceği dönemlerdir. Kızlarda bu dönem 13 yaş olarak görülür. Bilimsel çalışmalar, çocukların ergenlik dönemi öncesi devamlı yüklenmelere ve interval (aralı) antrenmanlara uygun olmadığını göstermiştir. Bu nedenle okul öncesi ve okul dönemlerinde dayanıklılık antrenmanlarının içeriği genelde oyun formu şeklinde olmalıdır. Bunlar ebeleme, stafet yarışları, yer değiştirme oyunları gibi eğitsel oyunlar olabileceği gibi yakan top, mini basketbol, mini futbol gibi küçük takım oyunları da olabilir.
Ayrıca piramidal yüklenme şeklinde (1-2-3-2-1 dakikalık) koşular da aralarında birer dakikalık dinlenme verilerek uygulanabilir. Devamlı yüklenme şeklinde de 5-10-15 dakikalık koşular yapılabilir. Ergenlik dönemi sonrası ise normal dayanıklılığı geliştirici çalışmalara başlanabilir.
10-Çocukta ve gençte hareketliliğin özellikleri nelerdir?
Eklemlerin hareket genişliği, yani hareketlilik erkek çocuklarda 4 ve 8 yaşları, kızlarda ise 4 ve 13 yaşları büyük önem taşımaktadır. Bu yaşlarda artış büyük orandadır. Erkeklerde 6, 9, 13 ve14 yaşları ile kızlarda 6, 9 ve 12 yaşlarında da düşük oranda artışlar gözlenebilir.
YETENEK VE YETENEK SEÇİMİ
1 - Yetenek nedir?
Sportif bağlamda yetenek kavramı , belli bir alanda normalin üzerinde ancak henüz tam gelişmemiş özellikler bütünü ve bunlara sahip kişi olarak değerlendirilir
2- Yetenekli sporcuların özellikleri nelerdir?
Yetenekli bir sporcu incelendiğinde, diğer sporculara oranla şu özellikleri farklılık gösterir:
a. Antrenmanda daha başarılıdır. b. Antrenmanda verilen uyarılara daha çabuk uyum sağlar. c. Daha çabuk öğrenir. d. Edindiği deneyimleri, başarısını artırmak amacıyla kullanır. e. Verilen görevleri başarı ile sonuçlandırır ve soruları yaratıcı biçimde çözümler. f. Performans gittikçe yükselir. g. Stres altında bile doğru değerlendirme yapar. h. Riski göze alır. ı. Başarısızlıklar onun için motivasyon unsuru olur.
3-Yetenek seçiminde hangi yöntemler uygulanır?
Yetenek seçiminde temelde iki yöntem uygulanır. Bunlar, doğal seçim ve bilimsel seçim yöntemidir. Doğal seçim yönteminde kişi ya seçtiği spor dalına katılır ya da başarılı olamadığı bir daldan başka bir spor dalına yönelip orada başarılı olur. Bilimsel seçim yönteminde ise bilimsel testlerle kişilerin kendileri için en uygun spor dalları belirlenir ve onlara yönlendirilir.
4-Yetenek seçiminde hangi ölçütler kullanılır?
Bilindiği gibi yetenek seçimi ve spora yönlendirme yüksek sportif performansa yönelik spora anlayışı içinde değerlendirilir. Sporda yetenek kavramının belirlenmesinde etkili olan faktörler şunlardır:
a. Konstitüsyel (sağlık durumu , antropometrik özellikler) özellikler b. Kondisyonel motorik özellikler c. Teknotermik özellikler (öğrenme yeteneği, verimliliğe hazır olma durumu, duygusal özellikler, bilişsel özellikler) d. Sosyal faktörler.
5-Yetenek seçimi kaç aşamalıdır?
Yetenek seçimi üç aşamadan oluşmaktadır. Bunlar önseçim, araseçim ve son seçimdir.
BÜYÜME VE GELİŞME
1-Büyüme ve gelişmeye kalıtımın etkisi nedir?
İnsanların büyümeleri kromozomlarında bulunan genlerle belirlenir. Büyümeyi ilgilendiren tüm konular, genlerdeki genetik şifrelere bağlıdır. Kişinin boyu, maksimum boya ulaşabileceği zaman, kemik ve cinsel olgunlaşması hep bu şifrelerde kodlanmıştır. Bu konu üzerinde yapılan çalışmalar çocuklar ile ebeveynleri arasında yüksek ilişkiler olduğunu göstermiştir.
Özellikle de uzunlukların, genişliklere oranla daha yoğun bir şekilde kalıtımdan etkilendiği görülmektedir. Bununla birlikte kişinin büyüme sürecinde boyu ile ilgili kesin tahmin yapmak olası değildir. Ayrıca kişinin doğum boyu ve kilosu genel olarak ilerideki boyu ve kilosu hakkında sağlıklı bir bilgi vermez.
2-Büyüme ve gelişmeye ırkın etkisi nedir?
İnsanların büyüme ve gelişmelerindeki etkili faktörlerden birisi ırksal faktördür. Bu konudaki araştırmalar bilindiği gibi genelde üç ırk üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar siyah, beyaz ve sarı ırklardır. Doğum sırasında beyaz ırk çocuklarının , siyah ırka göre daha ağır olduğu belirlenmiştir. Ama bu farklılıklar 5-14 yaşları arasındaki gelişme sürecinde tersine dönmektedir. Bu süreçte siyah ırk çocukların beyazlara göre daha uzun ve daha ağır oldukları gözlenmiştir. Sarı ırk ise bilindiği gibi beyaz ırka oranla daha kısa ve hafiftir. Irklar arsındaki büyüme ve gelişimdeki etkili faktörlerden birinin de çevre olduğu görülmektedir.
Örneğin Amerika’da sarı ırk çocukları , ülkelerine oranla daha iri olmaktadır. Bu da çevre faktörünün göz ardı edilmemesi gereken bir faktör olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır. Hatta bu konuda tek yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırmalarda bile çevre faktörünün etkinliği belirlenmiştir.
3-Büyüme ve gelişmeye cinsiyetin etkisi nedir?
Doğumda kız çocukları, erkeklere oranla daha olgundur. Büyüme ve gelişmeleri, erkeklere oranla daha hızlıdır. Oyun çağı çocukluğuna gelindiğinde, kız ve erkek çocukların büyüme ve gelişmeleri arasında bir farklılık görülmemektedir. Ergenlik çağı, kız çocuklarında erkeklerden iki yıl önce başlar. Bu nedenle kızlarda , erkeklerden iki yıl önce hızlı büyüme ve gelişme görülür. Ama iki yıl sonra erkeklerde büyüme ve gelişme birden hızlanır ve birkaç yıl devam eder. Bu da erkeklerin aynı yaştaki kızlardan çoğunlukla daha uzun olmalarını sağlar.
Kız çocukları erkeklerde oranla büyüme ve gelişme sırasında çevresel faktörlerden daha az etkilenir.
4- Büyüme ve gelişmeye beslenmenin etkisi nedir?
İnsanlarda büyüme ve gelişmeyi etkileyen en önemli dış faktörlerden birisi beslenmedir.
Bu konudaki çalışmalar beslenme ile büyüme ve gelişme arasında çok anlamlı ilişkiler göstermiştir Yeter siz ve dengesiz beslenme ile büyüme çağındaki çocukların boylarında düşüş görülmüştür.
Çocukta sürekli bir büyüme ve gelişme olduğundan, beslenme yetersizliği bu dönemde büyüme ve gelişme üzerinde çok derin izler bırakır. Kız çocuklarının, erkeklere oranla yetersiz beslenmeden etkilenmeleri daha az olmaktadır. Bilindiği gibi proteinli besinler kemiklerin uzaması, kas ve iskeletin olgunlaşması yönünden etkindir. Çocuklarda günlük protein gereksinimi kilogram başına 2. 5 grama kadar çıkabilir.
Bu kuvvet gerektiren spor dallarında bir yetişkinin gereksinimine eşdeğerdedir.
Demeter, çocuklardaki metabolik faaliyetlerin yetişkinlere oranla yüzde 20-30 daha fazla olduğunu söylemektedir
5- Büyüme ve gelişmeye sosyo-ekonomik düzeyin etkisi nedir?
Büyüme ve gelişmede çocuğun içinde yaşadığı ortamın sağlıklılığı, yaşadığı ev, ailesinin ekonomik durumu, ailenin kültürel ve eğitsel düzeyi de önem taşımaktadır.
Bu konuda yapılan birçok araştırmada baba meslekleri ile çocuğun gelişimi ilişkili bulunmuştur.
Ayrıca alt sosyo-ekonomik düzeydeki çocukların gelişimi ile üst sosyo-ekonomik düzeyde çocukların gelişimleri arasında farklılıklar gözlenmiştir. Doğaldır, bu farklılıklar üst sosyo-ekonomik düzey lehinedir.
6- Büyüme ve gelişmeye psikolojik durumun etkisi nedir?
İnsan fizyolojik , sosyolojik ve psikolojik bir sacayağı içinde büyüme ve gelişmesini sürdürür.
Bu nedenle büyüme ve gelişmede psikolojik koşulların da etkinliği söz konusudur.
Güç psikolojik koşullar altında büyüme ve gelişmelerini tamamlamak zorunda kalan çocuklarda bu konularda bazı gerilikler bulunmuştur. Özellikle yetimhanede yetişen çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar, psikolojik durumun büyüme ve gelişme üzerindeki etkinliği göstermiştir.
7-Büyüme ve gelişmeye mevsimlerin etkisi nedir?
İnsan büyüme ve gelişmesine mevsimlerin etkileri çeşitli araştırmalarda gözlenmiştir.
Tanner, çocukların boyca büyümelerinin ilkbahar döneminde, vücut ağırlığınca da büyümelerinin sonbahar döneminde hızlandığı saptanmıştır Mart ve mayıs aylarında rastlanan ortalama boy büyüme hızı eylül ve ekim aylarındaki boy büyüme hızının iki katına denk gelmektedir. Bu mevsimsel değişikliklerin etkileri, yetersiz beslenen çocuklarda bile görülmektedir.
8-Büyüme ve gelişmeye hastalıkların etkisi nedir?
Bilindiği gibi insan organizmasının temel yapı taşı proteinlerdir. Hastalık ve yaralanmalar protein metabolizmasını olumsuz yönde etkiler. Böylece büyümede yavaşlama görülür.
Özellikle uzun süreli (kronik) hastalıklar büyümeyi yavaşlatırken, kısa süreli (akut) hastalıklar pek etkilemez.
Çocuklarda hastalık nedeniyle duraksayan büyümenin hızlandığı ve hastalığa bağlı açığı kapattığı bir dönem vardır. Bu dönemde çocuk normal büyüme hızının yüzde 400’üne kadar çıkabilen bir büyüme ve gelişme gösterebilir.
Burada önemli olan kronik hastalıklardan sonra bu devreyi iyi koşullar altında geçirmektir. Eğer bu koşullar yaratılırsa çocuk normal büyüme seyrini yakalayabilir. Kuşkusuz bu dönemde doktor kontrolündeki bir çalışma büyük önem taşımaktadır. Burada antrenör, aile ve doktor sıkı bir işbirliği içinde olmalıdır.
9-İnsan vücudunun çevresel ve iklimsel koşullara uyumu nasıldır?
İnsan vücudu yaşadığı çevre, bitki örtüsü ve iklim koşullarına uyum sağlamaktadır. Bu da onun büyüme ve gelişimi üzerinde etkili olmaktadır. Örneklersek, kuru ve sıcak iklimi olan Sahra çöllerinde yaşayanlar ince uzun, derialtı yağdokusu çok az, uzun kol ve bacaklara sahip, gövdeleri kısa, ince ve uzun el ayakları olan insanlardır. Nemli ve sıcak ortamı olan Endonezya, Malezya Amazon kuşağında yaşayan insanlar ise kısa boylu kütleli olmaktadır. Çok soğuk iklimlerde yaşayan Eskimolar ise kısa boylu, deri ve kas altı ve kasarası yağ miktarları çok yüksek, kısa kol ve bacakları olan insanlardır.
Çevrenin bir başka etkisi de yapılan bir çalışmada, Kaliforniya’da yaşayan Japon çoçuklarının, Japonya’da yaşayanlara oranla daha iri olması ile gözlenmiştir.
Ayrıca, Kato ve İshiko’nun çalışmalarında kırsal alanlarda ağır iş yaparak çalışan çocukların özellikle bacak uzunluklarında kısalıklar olduğu görülmüştür.
Bu örneklerde olduğu gibi insan vücudu yaşadığı çevre ve iklime uyum sağlamaktadır.
Bu uyum süreci de ikliminden iklime değişmektedir. Kimi iklimlerde birkaç jenerasyon , kilimlerinde ise daha fazla jenerasyon gerekmektedir.
10-Çocukta erken ve geç gelişim nedir?
Bu olgu ergenlik öncesi, ergenlik dönemi ve ergenlik sonrası ortaya çıkan bir durumdur. Araştırmalar kronolojik yaş ile biyolojik yaş arasında 4 yaşa varabilecek farklılıklar olduğunu göstermiştir.
Doğal olarak erken gelişim gösterenler, normal gelişim gösterenlerden ve gelişmesi gecikenlerden daha iyi fiziksel başarı yeteneğine sahip olurlar. Bu noktada erken gelişmiş sporcularda, normal gelişenler ile yapılan antrenmanlar sırasında yetersiz yüklenme söz konusu olur. Bunu antrenör göz önüne almalı, gerekli bulduğu ekstra antrenmanları yaptırmalıdır.
Erken gelişmişlik birçok spor dalında avantaj getirirken ;motorik öğrenme çağının uzun olmasını gerektiren aletli jimnastik artistik patinaj, tramplen atlamada bir dezavantaj yaratır.
ÇOCUK OYUN VE SPOR
Çocukluk dönemi, insanın doğumundan itibaren cinsel olgunluğa ulaşıncaya kadar yaşadığı dönemi kapsar. Bu süreç genel olarak kızlarda 10 yaş, erkeklerde 11 yaş sonuna kadar devam eder. 0-14 ay arası bebeklik dönemi, 15-36 ay arası özerklik dönemi, 4-6 yaş arası bireysellik kazanma dönemi, 7-11 yaş arası toplumsallaşma dönemi olarak seyreder.
Bugün sporun bir eğitim aracı olarak çocuğun her yönden gelişmesinde büyük rol oynadığı bilinmektedir. Sportif oyunlara bir ekip üyesi olarak katılma; çocukta yardımlaşma, beraber çalışma, diğer ekip elemanlarına ve oyun düzenine saygılı olma gibi duyguları geliştirir. Sosyal ilişki ve bağların kuvvetlendiği spor olgusuna daha önceki uygarlıklarda da yer verilmiştir. ilkçağ uygarlıklarının beden eğitimi etkinlikleri, daha geniş anlamda vücut kültürü faaliyetleri; çağlarının belirli niteliği olan savaşla yakından ilgilidir. ilkçağ uygarlıklarından Mısır'da bugün bizim eğitsel oyunlar içinde bedensel aktivite olarak kullandığımız, grup halinde el çekme yarışının çocuklara uyarlandığı görülür. Yahudilerde babaların çocuklara öğretmek zorunda oldukları üç esaslı işten biri yüzme olarak karşımıza çıkıyor. İranlılarda ise çocukların 7 yaşından itibaren devlete ait olmaları nedeniyle beden eğitimi büyük ilgi görüyor, 15 yaşına kadar askerliğe hazırlık devresi geçiriyorlar. Çin'de Kung-Fu (Çin boksu) vücut kültürü faaliyetine damgasını vuruyor. Din adamları tarafından uygulanan, dolaşım sistemini geliştiren hareketler ve danslar, hijyenik olan cimnastiğin esasını teşkil ediyor ve çocuklar bu eğitimden geçiriliyorlar. Hint uygarlığında ise bilhassa dans öğrenimi, dini nitelik taşısa bile, formal eğitim içinde küçük yaşlarda başlatılıyor. Batı uygarlığının bugün hayranlıkla bahsettiği ilkçağ Yunan uygarlığında; vücut kültürü faaliyetlerinin temelinde, ruhla birlikte vücudun da eğitilmesi fikri yatmaktadır. Isparta’da ise çocuklara 5 yaşından itibaren flüt ve lir eşliğinde ritmik hareketler ve dans öğretilir (5, 10). Birkaç örneğini verdiğimiz eski çağlardaki çocuk sporları, bugünkü şekliyle ancak 20. yüzyılda karşımıza çıkmaktadır.
Çocukluk süreci, özellikle 18. yüzyıldan itibaren yaşamın farklı ve özel bir bölümü olarak algılanmaya başlandı. 19. yüzyılda eğitimciler ve ahlakçılar, çocuklara kendilerini ifade etme olanağı verilirse sağlıklı büyüme göstereceklerini, davranışlarında sosyal sorumluluk taşıyabileceklerini ileri sürerek, çocuk gelişimi ve davranışlarının yönlendirilmesi gerektiğini savundular. Günümüze kadar süregelen gelişmeler, çocuklara özgü bir dünya yarattı. Çocukların bu ayrı dünyasında, onların gereksinmelerine, ilgilerine ve yeteneklerine göre hazırlanan etkinlikler, okulları kitaplar, alışveriş merkezleri, yiyecekler gibi pek çok şey yer almaktadır. Anne, baba ve eğitimciler, çocuklara karşı ilk ve ortaçağın aksine daha “empatik” oldular. Çocukların duygusallaştırılması olarak nitelenebilecek bu eğilim, 20. yüzyılı gerçek bir çocuk yüzyılı yapmıştır. “Çocukluk Döneminde Spor” kavramı da yine bu yüzyılda oluşmuştur (8, 2). Spor bilimlerinin değişik alanlarında yapılan araştırmalar yüksek performans için çocuk yaşlarda spora başlama gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Ancak çocukluk dönemindeki sporun sadece bu yönüyle ele alınması ve değerlendirilmesinin ve geleceğin şampiyon sporcuları için küçük yaşlarda yapılan aşırı yüklenmelerinin zararları yine bilimsel araştırmalarla saptanmaya başlamıştır. Psikolojik ve toplumsal açıdan, çocukluk dönemindeki sporun, çocuğun bedensel özelliklerini ve ruhsal yapısını göz önünde bulundurarak, fiziksel kapasitesinin gelişimine yardımcı olacak, kendine güvenini sağlayacak, cesaretini arttıracak, kurallara uymayı ve başkalarının haklarına saygı göstermeyi öğretecek oyun formunda çalışmalardan oluşması gerekir.
Yıllar öncesi Çek eğitimcisi Yan Amos Komenski'ye göre, her şeyden önce çocuğun dünyası oyundur. Çocuk oyunlara sıfır yaşından itibaren başlayıp değişik yaş gruplarında değişik amaçlı ve karakterli oyunlar oynar (2, 11). Oyun çocuğun her alanda serpilmesine ve kişilik kazanmasına olanak sağlayan bir etkinliktir. Piaget, oyunu yapısal açıdan ele almış ve a) alıştırma niteliğinde olan oyunlar, b) simgesel oyunlar ve c) kurallı oyunlar olmak üzere üç tür oyun saptamıştır. Alıştırma niteliğinde olan oyun ilk aylarda gelişir, doruk noktasına ilk iki ya da üç yaşlarında ulaşır, sonra yavaş yavaş gücünü yitirir. Simgesel oyun 2. yıl süresince simgesel işlevlerle başlar, özerklik dönemi süresince bir doruk noktasından geçer, sonra da etkisini azaltmaya başlar. Erişkin kişilerin oyun kurallarına öykünmeden oluşan kurallı oyun da bireysellik kazanma ve toplumsallaşma dönemlerine özgü bir oyun türüdür. Oyunun çocuklar arasında ortak bir anlaşma yolu olduğu bilinmektedir. Oyun, bir yandan çocuğun fiziksel ve zihinsel yapısını geliştirirken, diğer yandan da onun nesneler dünyasıyla ilişki kurmasını, özgürlük ve bireysellik kazanmasını sağlayan, daha sonra da toplumsallaşmasına büyük ölçüde yardımcı olan çok önemli bir etkinliktir (6, 120). Özellikle günümüzde çocukların hareket alanları son derece sınırlıdır. Apartman dairelerinde yaşayan, okula servisle giden, televizyon ve bilgisayar karşısında vakit geçiren çocuk, çarpık kentleşme nedeniyle çocuk oyun alanı ve parklara da hasret kalmıştır. Bu durumda hareket ihtiyacını karşılayacak, enerjisini boşaltacak ders dışı sportif etkinlikler ve beden eğitimi dersleri giderek önem kazanmaktadır. Zaten beden eğitimi derslerinin amacı da Milli Eğitimin temel ilkelerine uygun olarak kişinin beden ruh ve fikir gelişimini sağlamaktır. Bu derslerde oyun, cimnastik ve sportif çalışmalar bütünü ile kişinin bedence sağlam, fikirce uyanık, ruhen sağlıklı olmasına yöneliktir. Ancak teorik olarak benimsenen ve ders içeriği olarak planlanan bu amaçlarını, kalabalık sınıflar, yetersiz araç, gereç ve uzman öğretmen eksikliği yüzünden hayata geçiremediği de bir gerçektir.
Çocukluğun ilk yıllarındaki sosyal ve duygusal gelişimi daha sonraki yıllarda sosyal ve duygusal gelişiminin temelini oluşturur. Küçük çocukluk ya da özerklik döneminde kazandığı yürüme ve konuşma özellikleri onu süt çocuğundaki çaresizliğinden kısmen de olsa kurtarır. Yeni kazandığı bu becerilerin keyfini çıkarırken, özgürlüğün farkına varmaya başlar. Ancak kendini korumaya yönelik, hiç düşünmediği yasaklar devreye girer. Onlara yetenekleri çerçevesinde serbestlik tanınırsa, sağlıklı bir gelişim beklenebilir. Okul öncesi ya da oyun dönemi, çocukluğun en renkli çağlarından biridir.
Oyun bu dönem çocuğunun en önemli uğraşısıdır. oyun, çocuğun ruhsal gelişiminde ve kişilik kazanmasında, sevgiden sonraki en önemli ruhsal besinidir. Okul öncesi dönemde motor becerilerin gelişmesinde sosyalleşmenin etkileri görülmeye başlar (8, 28). Sportif oyunlar içinde çocuk kendi bedenini tanır, yeteneklerinin farkına varır. Başarabileceği ve başaramayacağı hareketleri, emniyetli bir ortamda öğrenerek gereksiz tehlikelerden uzak duracak deneyimler edinir. Kendi yaşında çocuklarla bir arada, paylaşma ve yardımlaşmayı öğrenir. Sorumluluk alma ve düzenli çalışma alışkanlığı edinir.
İnsan biyo-kültürel ve sosyal bir varlıktır. Kültürel koşullar içinde sosyal ilişkiler, hem toplumun, hem kültürün, hem de bireyin yapısını etkiler. Bireyin tüm yaşamı çevresine uyum sağlama çabası içinde geçer. Bu uyum çabası doğumdan başlayarak bir gelişim göstermektedir. Sosyalleşme birçok karmaşık faktörün etkilediği bir oluşumdur. Bireyin sosyalleşmesinden, bir anlamda yaşadığı kültürü ve dolaylı olarak bu kültürle bağlantılı diğer kültürleri öğrenmesi kastedilmektedir. Bir diğer anlamda ise, sosyalleşme, kişinin, grubun kural ve değerlerine uymayı öğrenmesi, bu değerler düzenini benimsemesidir. Bu öğrenme doğumdan ölüme dek tüm yaşam boyunca devam eder ve bu süre içinde bireyin çevredeki insanlarla ilişkileri ve diğer çevre faktörleri sosyal uyumunda önemli rol oynar (11, 55). Oyun bir kültür iletişimi aracının alıştırmalarıdır. Çocuk oyun oynarken kendi çevresindeki araçları kullanır. Oyuncakların, araç ve gereçlerin kullanımı sırasında çocuk vücut organlarını ve kaslarını kontrollü kullanmayı öğrenir. Yaş ilerledikçe çocuklar daha çok başkaları ile birlikte oynamak ve sosyal etkileşim kurmak isterler. Sosyalleşmenin artmasıyla birlikte oyunlar da karmaşıklaşır ve buna bağlı olarak sosyal gelişim arttıkça oyun kurma ve oynama da zorlaşır. Oyunlar yolu ile çocuklar kendileri ve başkaları hakkında bilgi sahibi olurlar, kendi kapasite ve sınırlılıklarını büyüklerle olan farklılıklarını öğrenirler. En önemlisi çocuklar oyunlar yolu ile yaşamlarını organize etme ve denetleme alışkanlığını geliştirebilirler (4, 110). Çocukların geleceğin sorumluluk sahibi ve üretken bireyleri ve iyi vatandaşları olabilmesi için, aile ve eğitim kurumlarının işbirliği içinde çocuklara iyi organize edilmiş oyun ortamları yaratması gerekir.
Beden Eğitimi, spor etkinlikleri ve oyunlar yoluyla kazanılan psikolojik ve sosyal alandaki davranış değişiklikleri bireyin genel yaşantısına transfer olur mu konusunda yapılan araştırmalar, bedensel aktiviteler yoluyla fiziksel ve psiko-sosyal alanlarda kazanılan davranışların günlük yaşamda gerekli ve ilgili benzer durumlara transfer olduğunu göstermiştir (4, 122). Çocuğun bu sosyal davranışları kazanabilmesi oynadığı oyunun çeşidine, niteliğine, oyun arkadaşlarının ve çevresinin durumuna bağlıdır. Oyun alanları çocukların sosyalleşmesi için en iyi ortamlardır. Çünkü oyun çocuk için ciddi ve amaçlı bir uğraşıdır. Çocuklar ilkokula kadar çeşitli aşamalardan geçerler. Bazı dönemlerde tek başlarına, diğer zamanlarda başka çocuklarla oynayabilirler (3, 206). Oyun ortamları düzenlenirken bütün bu ayrıntılar göz önünde bulundurularak, çocuğun hem neşe içinde eğlenmesi, hem de rekabet ederek mücadeleden korkmaması, önemli olanın kazanmak değil elinden geleni yapmak olduğunu öğrenmesi sağlanmalıdır. Oyun grubu içinde çocuğun her zaman her şeyin istediği gibi olmayacağını kavraması, bencillikten uzaklaşması, ben yerine biz demeyi öğrenmesi oyunun toplumsal açıdan en önemli katkısıdır.
Kaslarını ilkin oyunda, daha sonra da sistemli ve az çok kurallı spor etkinliği içinde geliştirmeye yönlendirilen çocuk, güçlü bir fiziksel yapıya sahip olacaktır. Bu durum az bir süre sonra, özellikle yeniyetmeliğin ilk evresinde, çocuğun akranlarının yanında aşağılık duygularına kapılmasına ve az çok doğal olan özseverliğine zarar gelmesine engel olacaktır (6, 128). Kişilik gelişiminde önemli bir yeri olan güven duygusunu kazandırmak için sosyal etkinliklerde çocuğun sergileyeceği her tür başarının ödüllendirilmesi kullanılabilir. Bu amaç okul dönemi sonuna kadar yapılan organizasyonlara katılanlara katılım belgesi, birçoğuna da bir gerekçe gösterilerek ödüller verilmelidir.
Oyun ve okul çağında çocuğun bir spor türüne uyum yapmasını sağlamaya çalışmaktan çok, spor türlerini çocuğa uyarlamak daha doğru olur (8, 32). Bu nedenle geleceğin şampiyonlarını yetiştirmek amacıyla çocuğa uygulanan yoğun sportif çalışmalar, onun psikolojik ve toplumsal gelişmesine yarardan çok zarar getirir.
Oyun hemen herkes tarafından yaratılabilecek bir eğlence kaynağı ve boş zamanları değerlendirme unsuru olarak ele alınmaktadır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre “Oyun emeğin yavrusudur” görüşü ortaya çıkmaktadır. Çocuk doğumdan aktif iş yaşantısına kadar oyunlar aracılığı ile fiziksel ve ruhsal olarak gelişimini sürdürür ve bir çok olayı yaşayarak kendi düşüncesini de geliştirir. Bilgilerini oyunun karakterine göre sergileyen çocuk, bazen kafasında oluşan düşünceleri canlandırır ve o an için en geçerli olanı seçerek uygulamaya koyar (2, 13). Serbest işler ve oyunlardan çocuklar heyecansal bir doygunluk duyar ki, bu da onlar için bir boşalmadır, ferahlamadır. 6-10 yaşları arasında normal çocuklarda yapılan denemelerle görülmüştür ki, %85 oranında çocuklar serbest oyunları-işleri, heyecansal bir boşalma olarak kullanıyorlar (1, 292). Çocuklar enerji doludurlar, hayal dünyası içinde yaşarlar. Akıllarından geçen, masal kitaplarında okudukları ya da filmlerde izledikleri bir çok hareketi denemekten çekinmezler. Çünkü sonucunda karşılaşacakları tehlikelerden habersizdirler. Bu tür girişimleri için güvenilir ortamlar ve denetimler yine organize edilmiş oyun ve sportif etkinliklerle sağlanabilir. Bu faaliyetler düzenlenirken, yeri, zamanı ve kuralları belirlenmeli, çocuğun bir güçlüğün üstesinden geldiğini hissettirecek engeller kurulmalıdır. Diğer çocuklarla bir arada olması ve adil bir ortamda rekabet edilmesi hazırlanmalıdır. Oyunda hem disiplin hem de gösteriş ve heyecan olmalıdır.
Bir çocuk 6 yaşından itibaren rekabet edebilecek duruma gelir. Bununla birlikte, yarışma davranışının yoğunluğu, büyük değişiklik gösterir. Yapılan bir araştırmada sadece rekabet davranışının değil aynı zamanda işbirliği, yardımlaşma, başkalarının acılarını paylaşma ve ne yazık ki gruplara karşı ön yargılı düşmanlık davranışlarının hep ayni yaş döneminde ortaya çıktığı görülmüştür. Başka bir araştırma, orta sınıftan öğretmen ve meslek sahibi ebeveynlerin çocuklarının, işçi sınıfından ailelerinin çocuklarından daha erken yaşta yarışma davranışı gösterdiklerini ortaya koymuştur (7, 84).
Günümüzde pek çok aile çocuklarına spor yapma olanağı sağlamak için çaba göstermektedir (Kurs ücreti ödeme, çalışma süresince bekleme, spor malzemesi satın alma vb. ). Ancak bu aktiviteleri boyunca çocuklarının diğerlerine göre hep daha iyi, daha başarılı olması isteğini taşımaktadırlar. Bu çalışmaların çocuklar için emniyetli bir oyun ortamı ve etkili bir toplumsallaşma aracı olması ikinci planda kalmaktadır. Oysa çocuklar anne babalarının hırslı olmaları, yapabileceğinden fazla şeyler beklemeleri, hayal kırıklıklarını sözler ve mimiklerle yansıtmaları sonucu kendini değersiz hissetmekte, diğer arkadaşlarına düşmanlık duyguları geliştirebilmektedir. Oysa davranışı somut bir hedefe yönlendirme kapasitesi sadece yaşla ve Piaget’in de önerdiği gibi akranlarla iletişim sayesinde gelişebilmektedir.
Küçük çocukların, sürekli başarı ya da başarısızlık deneyimlerinin etkisi, özellikle Pauline Sears'ın çalışmalarıyla başlayarak belgelenmiştir. Belirli bir yetişkin veya akran grubu tarafından onaylanan ve ödüllendirilen bir başarıyı yaşayan çocuk, ara sıra yaşanan başarısızlıkları veya çalışmadan geçen bir günü tolere edebilir. Ama, devamlı deneyimleri daha başarısız veya az başarılı olarak nitelendirilen çocuk, kendisi için etkin olan kişilerin onayını alamamış olmaktan ve geçici bir düşüşten dolayı acı çeker. Giderek, performans için duyduğu istek düşer ve sonunda tamamen yok olabilir. Çocuk denemekten vazgeçer (7, 90). Toplumsallaşmayı sağlamanın bir aracı olarak oyun ve sportif uygulamalar gerçekleştirilirken bu önemli saptamalar göz önünde bulundurulmalıdır. Uzman öğretmenler ve rekreasyon liderleri organizasyonlarda sorumlu olmadır. Çocuklar için belirlenecek hedefler, kazanmak ve kaybetmek üzerine değil birlikte başarmaya, problem çözmeye, çocuğun grubun bir parçası olduğunu hissetmesine olanak sağlayacak şekilde belirlenmelidir. Bilinçli düzenlenmiş çocuk sporlarının yararları büyüktür ve çocukların spora katılımı özendirilmelidir. Sporla işbirliği ile rekabetin birlikteliğini kavrayan çocuğun, ileride toplum değerlerini geliştirebileceklerine inanılmaktadır. Ancak çocuk sporlarını düzenlemek büyük zaman, para ve emek işidir. Devletin ve gönüllü kuruluşların yatırımları, ailelerin desteği ve uzmanların (eğitimciler, antrenörler, hekimler vb. ) önderliğiyle gerçekleştirilebilir.