Türkçe dersi sbs konu dağılımı ve soruların analizi
Türkçe Dersi Öğrenme Alanları ve Genel Kazanımlar
ÖĞRENME ALANLARI
DİNLEME
|
KONUŞMA
|
OKUMA
|
YAZMA
|
GÖRSEL OKUMA, GÖRSEL SUNU
|
*Dinleme Kurallarını Uygulama
*Dinlediğini Anlama
*Tür, Yöntem ve Tekniklere Uygun Dinleme
|
*Konuşma Kurallarını Uygulama
*Kendini Sözlü Olarak İfade Etme
*Tür, Yöntem ve Tekniklere Uygun Konuşma
|
*Okuma Kurallarını Uygulama
*Okuduğunu Anlama
*Anlam Kurma
*Söz varlığını Geliştirme
*Tür, Yöntem ve Tekniklere Uygun Okuma
|
*Yazma Kurallarını Uygulama
*Kendini Yazılı Olarak İfade Etme
*Tür, Yöntem ve Tekniklere Uygun Yazma
|
*Görsel Okuma
*Görsel Sunu
|
Türkçe Dersi Temaları
4. Sınıflar
|
5. Sınıflar
|
1. TEMA: OYUN VE SPOR
2. TEMA: ATATÜRK
3. TEMA: BİREY VE TOPLUM
4. TEMA: ÜRETİM-TÜKETİM VE VERİMLİLİK
5. TEMA: DEĞERLERİMİZ
6. TEMA: HAYAL GÜCÜ
7. TEMA: GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE
8. TEMA: SAĞLIK VE ÇEVRE
|
1. TEMA: BİREY VE TOPLUM
2. TEMA: ATATÜRK
3. TEMA: SAĞLIK VE ÇEVRE
4. TEMA: YENİLİKLER VE GELİŞMELER
5. TEMA: GÜZEL SANATLAR
6. TEMA: DEĞERLERİMİZ
7. TEMA: DOĞAL AFETLER
8. TEMA: OYUN VE SPOR
|
6.sınıf sbs Türkçe soruları
1. “-ken” eki,kelimelerden hangisinin sonuna getirildiğinde bu kelime kalınlık-incelik uyumuna uymaz?
A )Er B) Verir C)Çıkar D)Seçilir
2.Aşağıdaki kelimelerden hangisinin hecelerine ayrılışı yanlıştır?
A )Ve-re-ce-ğiz C)Top-la-mış-lar
B )Ge-li-yo-ruz D)Gel-ir-di-niz
3.Aşağıdaki kelimelerden hangisinin sonuna ad durum eki “-den” getirildiğinde ünsüz benzeşmesi (ünsüz uyumu) olmaz?
A )Köşk B)Koru C)Maaş D)Kırkağaç
4. Aşağıdaki kelimelerden hangisinin sonuna “-a,-e,-i,-u,-ü” ünlülerinden biri getirildiğinde ünsüz yumuşaması olmaz?
A )Sarp B)Tabak C)Yurt D)Şurup
5.Aşağıdaki kelimelere,verilen eklerden hangisi getirildiğinde “ünlü düşmesi,ünlüm daralması ya da ünsüz benzeşmesi” ortaya çıkmaz?
A )Kucakla+-yor B)Kamyonet+-den
C )Kabahat+-i Geçit+-e
6.Köşeden geçerken bakkaldan ekmeğini aldı,eve gitti.Annesi kapının ipini çekti.Mangalda pişen yemeğin kokusu bütün evi bürümüştü.Odasına çıktı,pencerenin önüne oturdu.
Parçada altı çizili kelimelerin hangisinde birden fazla ses olayı vardır?
A )Önüne B)Gitti C)Kokusu D)Ekmeğini
7.I.-Hayrola Nuri Efendi,nereye?
II.-Valla bilmem,işte öyle gidiyorum…
III.Arkasına dönüp bakarak:
IV.-Şükrü gelecekti,gelmedi.
Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde kaynaşma vardır?
A )I.ve II. B)II.ve III. C)I. ve III. D)III. ve IV.
8. “İki hanım,belli ki uzakça bir yere gitmiş ve geç kalmışlardı,hızlı hızlı eve dönüyorlardı.” cümlesinde altı çizili sözcükteki ses olayı aşağıdaki cümlelerin hangisinde vardır?
A )Şemsiyesine dayanarak yürüyor.
B )Alt geçitten istasyona ulaştı.
C )Bir banka oturup oğlunu beklemeye başladı.
D )Bu arada elindeki kitabı okuyordu.
9.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hiçbir ses olayı yoktur?
A )Şahinden daha küçük,çelimsizdir.
B )Yuvalarını bozsak da bir yere gitmezlerdi.
C )Atmacalar on beş yirmi yıl önce çoktu.
D )Artık birçok hayvan kaybolup gidiyor.
10. “-den” durum eki,aşağıdaki sözcüklerden hangisinin sonuna getirildiğinde ünsüz benzeşmesi olur?
A )Ova B)Kurban C)Bakkal D)İş
11.Yaşı ilerledikçe gözleri görmez oldu.
İpliği iğnenin gözünden rahatça geçirir.
Dama tahtasında altmış dört göz vardır.
Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı…
Yukarıdaki cümlelerde “göz” kelimesi kaç farklı anlamda kullanılmıştır?
A )1 B)2 C)3 D)4
12. “Çıkmak” kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ Şilteden biraz yün çıkardı,eğirdi,büktü.” Cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır?
A )Paraları deri bir keseden mi çıkardı?
B )Azimli biridir,ekmeğini taştan çıkarır.
C )Adamı nereden tanıdığımı çıkaramadım.
D )Okulda yeni bir dergi çıkarmışlar.
13. “ Hoşuma giden her şeyi söyleyen kimse,hoşuna gitmeyecek şeyler işitir.” cümlesinde anlatılmak istenen düşünce ile aşağıdaki atasözlerinden hangisindeki düşünce aynı doğrultudadır?
A )İstediğini söyleyen,istemediğini işitir.
B )Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
C )Konuşmak gümüşse,susmak altındır.
D )Lafla pilav pişerse deniz kadar yağı benden.
14.Hayatta başarılı olmak ve bir yerlere varmak istiyorsak mutlaka azimli ve istekli olmalı,hedefe varmak için olanca gücümüzle çalışmalıyız.Unutmayalım ki “Karamsarlar,başarısızlığın doksan dokuz nedenini sayarken,iyimserler epey yol almıştır.”
Parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisi olur?
A )Birlikten kuvvet doğar.
B )İnsanları canlandıran umut;öldüren umutsuzluktur.
C )Baş başa vermeyince taş yerinden oynamaz.
D )İş olacağına varır.
15.Çanakkale köpürür,düşman geçit vermez;
Toprağımın üstüne başka bayrak dikilmez.
Öyle bir zafer ki asırlarca silinmez,
Haykırın bütün millet,Çanakkale geçilmez!
Ramiz ÇİLDOĞAN
Dörtlükte aşağıdaki duygulardan hangisi yoktur?
A )Endişe B)Vatan sevgisi C)Bayrak sevgisi D)Kahramanlık
16.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A )Para iyi bir uşak,kötü bir efendidir.
B )En verimli yağmur alın teridir.
C )Her şey duraklama ile başlar.
D )Gururla zayıflık kardeşdirler.
17.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dil ve ifade bakımından yanlışlık yoktur?
A )Çok sevinçliyim,içim sızlıyor.
B )Çok telaşlanmış,sanki etekleri zil çalıyordu.
C )Yıllar sonra arkadaşımı göreceğim için içim içime sığmıyordu.
D )Daha henüz eve dönmüştüm.
CEVAP ANAHTARI
1- A
2- D
3- C
4- B
5- C
6- D
7- D
8- B
9- B
10- D
11- A
12- D
13- D
14- D
15- C
16- D
17- A
Türkçe dersi sbs konu anlatımları
CÜMLENİN ÖGELERİ
Bir duygu, düşünce veya durumu tam olarak anlatan sözcük ya da söz öbeklerine cümle (tümce) denir.
Cümle, özne ve yüklem gibi temel; nesne, dolaylı tümleç ve zarf tümleci gibi yardımcı ögelerden oluşur.
Şimdi cümlenin ögelerine tek tek değinelim.
YÜKLEM
Cümlede kip ve zaman bildirerek yargıyı ortaya koyan temel unsurdur. Yüklem, tek başına cümle özelliği gösterir. Diğer ögeler yüklemin tamamlayıcı ögeleridir.
www.matematikcifatih.tr.gg
Cümlede yüklemi bulmak için herhangi bir ögeye soru soramayız. Onu çekimli durumda bulunan sözcüklerden anlarız. Örneğin;
"Anlıyorum" sözcüğü "anlamak" eyleminin şimdiki zamanla çekimlendiğini gösteriyor. Öyleyse yargı bildiriyor demektir. Dolayısıyla bu, bir cümledir.
"Bugün mutfakta anneme yardım ettim."
cümlesindeki altı çizili söz birleşik fiil olduğu için,
"Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır."
cümlesindeki altı çizili söz isim tamlaması olduğundan,
"Türkçe dersimize giren kişi genç bir öğretmendi."
cümlesindeki altı çizili kısım ise sıfat tamlaması olduğundan bölünemez ve bu şekilde yüklem olur.
ÖZNE
Cümlede yüklemin bildirdiği işi, hareketi yapan ya da oluş içinde bulunan ögedir. Cümlenin temel ögesidir. Ancak her cümlede bulunmak zorunda değildir.
Cümlede özneyi bulmak için yükleme "kim" ve "ne" sorularını sorarız. Ancak özellikle "ne" sorusu, nesneyi bulmak için de sorulduğundan, biz özne sorusunu yükleme değişik biçimde sorarız. Örneğin;
"Bu elbiseyi annem aldı."
cümlesinde "aldı" yüklemdir. Özneyi bulmak için yükleme "Alan kim?" diye soruyoruz. Cevap olarak "annem" geliyor. Öyleyse cümlenin öznesi bu sözcüktür.
Cümlede özne yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, açık olarak verilebileceği gibi, yüklemin çekiminden de çıkarılabilir. Cümlede olmayan, yüklemdeki kişi eklerinden anlaşılan bu tür öznelere "gizli özne" adı verilir.
"Ders çalışmana yardım ederim."
cümlesinin yüklemi "yardım ederim" sözcüğüdür. Özneyi bulmak için "Yardım eden kim?" diye soruyoruz, "Ben" cevabı geliyor; ancak bu söz cümlede yok, biz bunu yüklemin bildirdiği kişiden çıkarıyoruz. Öyleyse bu cümlenin öznesi gizli öznedir. Bu özne cümlede var olan ögelerden biri sayılmaz.
Yani "Gördüm." cümlesinde öznenin "ben" olduğu görülse bile bu cümle sadece yüklemden oluşmuş sayılır.
Bazı cümlelerde işi yapan belli değildir. Bu cümlelerde işten etkilenen öge sözde özne kabul edilir.
"Sokaklar çok güzel temizlendi."
cümlesinde işi yapan belli değildir. Ama işten etki-lenen öge vardır. “Temizlenen ne?” sorusu bize “sokaklar” sözcüğünü veriyor. Bu şekildeki öznelere sözde özne denir.
Bazı cümlelerde ise özne bulunmaz. Yani eylemi yapan bazen belli değildir.
"Yağmurlu havalarda geziye gidilmez."
cümlesinde "gidilmeyen ne, gidilmeyen kim?" gibi sorulara cevap alınmaz. Öyleyse cümlenin öznesi yoktur.
NESNE
Cümlede yüklemin bildirdiği işten etkilenen ögedir. Yükleme sorulan "kimi, neyi, ne" sorularına cevap verir.
Nesneler hâl ekini alıp almamalarına göre iki grupta incelenir.
1. Belirtili Nesne
Nesne görevinde bulunan söz, "-i" hâl ekini almışsa, nesneye belirtili nesne denir.
"Kitabı öğretmenden aldı."
cümlesinde "kitabı" nesnesi "-i" hal eki aldığından belirtili nesnedir.
2. Belirtisiz Nesne
Nesne görevinde bulunan söz "-i" hâl ekini almamışsa buna, belirtisiz nesne denir.
"Akşama kadar odasında kitap okudu."
cümlesinde "kitap" nesnesi bu eki almamış ve belirtisiz nesne olmuştur.
DOLAYLI TÜMLEÇ
Yüklemin yöneldiği, bulunduğu, çıktığı yeri gösteren ögedir. Yükleme sorulan "-e", "-de" ve "-den" hâl eklerini alan sorulara aynı ekleri alarak cevap veren sözcük ya da söz öbekleri dolaylı tümleç görevinde bulunur. Soruların ve cevapların aynı ekleri alması zorunluluğu, bunun diğer ögelerle karışmasına engel olur.
"Çözemediği soruları bana sorar."
cümlesinde altı çizili ögeyi bulabilmek için yükleme "kime" sorusunu soruyoruz. Soru da cevap da aynı eki almış. Öyleyse "bana" sözü dolaylı tümleçtir.
"Akşama eve geç kalmayın."
cümlesinde altı çizili sözcük de "-e" hâl ekini almıştır. Ancak bu ögeyi bulmak için yükleme "ne zaman" sorusunu soruyoruz. Görüldüğü gibi soru hâl eki almadan soruluyor. Öyleyse bu, "-e" hâl eki almış olmasına rağmen dolaylı tümleç değildir.
Aynı durumu "-de" ve "-den" eklerinde de görebiliriz.
"Sabah erkenden dağa çıkacağız."
"Öğrenciler henüz dersten çıkmadı."
"Okulun bahçesinde top oynadık.
cümlelerindeki altı çizili sözler dolaylı tümleçtir.
ZARF TÜMLECİ
Yüklemin zamanını, durumunu, miktarını, yönünü, koşulunu vb. bildiren ögelerdir. Bunların her biri değişik bir soruyla bulunur.
"Yazın bol bol kitap okuyacağım."
cümlesindeki altı çizili zarf "ne zaman",
"Arabamız engebeli yolda ağır ağır ilerliyordu."
cümlesinde altı çizili zarf "nasıl",
"Çocuğun dersleri şaşılacak kadar iyiydi.
cümlesindeki altı çizili zarf "ne kadar",
"Ayakkabıları içeri alın."
cümlesindeki altı çizili zarf "nereye" sorusuna cevap vermiştir. Yükleme sorulan bu sorulara cevap veren ögeler daima zarftır.
CÜMLE VURGUSU
Cümlede asıl anlatılmak istenen öge vurgulanır. Biz konuşurken, önemsediğimiz ögeyi cümlenin herhangi bir yerinde ses tonumuzu yükselterek vurgulayabiliriz. Ancak yazıda bunu yapamayacağımızdan, vurgulamak istediğimiz ögeyi yükleme yaklaştırırız. Yani cümlede yükleme en yakın öge, en çok vurgulanan ögedir.
"Babam bizi dün fuara götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için dolaylı tümleç,
"Babam bizi fuara dün götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için zarf tümleci;
"Babam fuara dün bizi götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için nesne;
"Dün fuara bizi babam götürdü."
cümlesinde yükleme en yakın olduğu için özne vurguludur.
ARA SÖZ
Cümleyi söylerken söz arasına sıkıştırılan, bazen bir ögenin açıklayıcısı, bazen cümle dışı unsur olan söz veya söz öbeklerine ara söz denir.
"Büyüdüğüm o güzel şehri, Bursa'yı, asla unutamam."
cümlesinde "Bursa'yı" ara sözü cümlenin nesnesinin açıklayıcısı olarak kullanılmıştır.
Ara söz daima açıkladığı ögeden sonra gelir.
YAZIM VE İMLA KURALLARI
Büyük Harflerin Kullanımı
* * Cümlelerin başındaki sözcüğün ilk harfi büyük yazılır:
Maçı sonuna kadar izledim.
Buraların havası güzeldir.
* * Dize başlarındaki sözcükler büyük harfle başlar:
"Bu ne acayip bilmece,
Ne gündüz biter ne gece,
Kime söyleriz derdimizi,
Ne hekim anlar ne hoca."
* * Bütün özel adlar büyük harfle başlar:
Hakan, Oya...
Çince, Almanca...
Türk Tarih Kurumu, Türk Hava Yolları...
Yaprak Dökümü, Mürebbiye... Babalar Günü, Sevgililer Günü...
* * Sanlar veya unvanlar özel adla kullanılırsa büyük harfle başlar:
Vali Ahmet Bey geldi.
Yarın Yüzbaşı Serhat gidecek.
* * Mektuplarda hitap sözleri büyük harfle başlar:
Kıymetli Arkadaşım,
Değerli Kardeşim,
* * Astronomi ve coğrafya ile ilgili konularda "dünya, güneş, ay" ve gezegen adları terim olarak kullanılıyorsa büyük harfle başlar:
Önümüzdeki hafta Güneş tutulması olacakmış. (terim)
Yüzü ay parçası gibi. (terim değil)
* * Yön adları bir özel adın önünde kullanılırsa büyük harfle başlar, yalnız kullanılırsa ya da yer adından sonra gelirse ilk harfleri küçük olur:
Her yıl, Güney Asya'da felâket olur.
Ülkemizde Yukarı Fırat oldukça verimlidir.
Türkiye'nin güneyinde Akdeniz vardır.
* * Dağ, göl, ova adları büyük harfle başlar:
Ağrı Dağı, Van Gölü, Konya Ovası...
* * Mahalle, sokak ve cadde adları büyük harfle başlar:
Vatan Mahallesi, Mehtap Sokak, Cumhuriyet Caddesi...
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde büyük harflerin yazımıyla ilgili bir yanlışlık yoktur?
A) Kar Doğu anadoluyu etkisi altına aldı.
B) Rusya'nın Kuzeyi çok soğuk olur.
C) Okulumuza Vali Bey gelecek.
D) Her yaz Van Gölü'nde yüzerim.
Yanıt: D
"de"lerin Yazımı
Dilimizde iki ayrı "de" vardır:
Hâl eki "-de": Ek olan -de, kendinden önceki sözcüğe bitişik yazılır; ünlü uyumuna ve ünsüz benzeşmesine bağlı olarak "-de, -da, -te, -ta" biçimi vardır.
Evde kimse yok.
Bu kitapta her şeyi bulursun.
* * Hâl eki "-de" özel adlardan sonra geldiğinde kesme (') işareti ile ayrılarak yazılır.
Onunla Ankara'da tanıştım.
Çantam Sibel'de kalmış.
Bağlaç olan "de": Bağlaç olan "de"nin yalnız "de" ve "da" biçimi vardır. Kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır.
Mehmet de bizimle gelecek.
Gelirken elma da aldım.
Örnek Soru:
Hangi cümlede yazım yanlışı vardır?
A) Cesaret, Türk'ün özelliklerindendir.
B) Bu soğuklarda Ali'de yatağa düştü.
C) Bana yardımcı olursunuz değil mi?
D) Hatasını anlamış olmalı ki sesini çıkarmadı.
(1998-EML)
Yanıt: B
"ki'lerin Yazımı
* * "-de" hâl eki almış sözcüklere eklenerek yer bildiren sıfatlar türeten "-ki" eki eklendiği sözcüğe bitişik yazılır.
Kolundaki yara iyileşti.
Elindeki tüm parayı harcadı.
* * Bağlaç olan "ki" ise ayrı bir sözcüktür ve kendinden önceki sözcükten ayrı yazılır. Cümleleri ya da öğeleri bağlamak için kullanılır.
Beni dinlemedi ki anlasın.
O ki sınıfın en çalışkanıdır, sınavdan zayıf almış.
Uyarı: "Sanki, halbuki, oysaki, mademki" sözcüklerindeki "ki"ler kalıplaşmıştır, bitişik yazılır.
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "ki'nin yazımı yanlıştır?
A) Elindeki kitabı masaya bıraktı.
B) Hava öyle soğuk ki!
C) Sabahki patlama hepimizi korkuttu.
D) Anladımki bu iş böyle olmayacak.
Yanıt: D
"mi" Soru Ekinin Yazımı
* * "mi" soru eki cümleye soru anlamı katsın veya katmasın her zaman ayrı yazılır.
Okudu mu anlar.
Film bitti mi çıkacağız.
Onları hiç gördün mü?
* * Şahıs ekleri "mi" soru ekinden sonra gelir ve ünlü uyumuna uyar.
Geziye katılacak mısın?
Alilerle konuşmuyor musun?
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Sınıfını geçtimi ona bilgisayar alacağım.
B) Çocuklarla mı kalacaksın?
C) Soğuk mu soğuk bir su çıkar bu dağdan.
D) Ev mi araba mı istiyor?
Yanıt: A
Sayıların Yazımı
* * Sayılar hem rakamla hem de yazıyla yazılabilir. Edebî yazılarda sayılar yazıyla ve her sözcüğü ayrı yazılır.
Tatile on üç gün kaldı.
Banka işlemlerinde sayılar bitişik yazılır:
Hesapta beşmilyondörtyüz lira var.
* * Çok sıfırlı sayılarda ana sayı rakamla diğer kısım yazıyla yazılabilir:
İstanbul'da 500 bin konuta ihtiyaç var.
* * Saatler, istatistik verileri ve bilimsel araştırma sonuçları rakamla yazılır:
Toplantı 20.40'ta başladı.
Karışıma bu maddeden 8 gram ekleyeceksin.
Ay ve Gün Adlarının Yazımı
* * Ay ve gün adları bir tarihle kullanıldığında büyük harfle başlar, diğer durumlarda küçük harfle yazılır.
Müzik kursları 16 Ekim'de başladı
Atatürk Samsun'a 19 Mayıs 1919'da çıktı.
Kardeşim 5 Mavıs 1987 Pazar günü doğmuş.
Okullar eylülde açılır, haziranda kapanır.
Kısaca: Rakam varsa ay ve gün adları büyük rakam yoksa küçük yazılır.
Birleşik Sözcüklerin Yazımı
Dilimizde birleşik sözcüklerin bitişik yazılabilmesi için birleşik sözcüğü oluşturan sözcüklerin ya ses değişikliğine ya da anlam değişikliğine uğraması gerekir.
* Sözcüklerin anlamını kaybetmesiyle bitişik yazılanlar:
imambayıldı
sivrisinek
kaptıkaçtı
görebilmek
görüvermek
bakakalmak
öleyazmak
* Ses düşmesi ya da türemesi yoluyla bitişik yazılanlar:
kayıp ol>kaybol
sabır et>sabret
kayın ana>kaynana
kahve altı>kahvaltı
ne için>niçin
his et>hisset
red et>reddet
af ol>affol
* Aşağıdaki birleşik sözcükler anlamlarını koruduklarından ayrı yazılır:
kuru fasulye
gül suyu
zeytin yağı
taş kömürü
bal arısı
İkilemelerin Yazımı
* * İkilemeler her zaman ayrı yazılır ve ikilemelerin arasına noktalama işareti konmaz.
ağır ağır, az çok, ağlaya sızlaya, dilden dile, el ele...
Kısaltmaların Yazımı
Kısaltma, bir sözcüğün ilk harfiyle ya da birkaç harfle gösterilmesidir.
* * Birkaç sözcükten oluşan, kurum kuruluş durumundaki özel adların her sözcüğü bir harfle gösterilir.
TDK (Türk Dil Kurumu),
MEB ( Milli Eğitim Bakanlığı)
* * Kısaltmaların yazımında araya nokta konmaz: THY, DSİ, TSK...
* * Kısaltmalara ekler, son harfin okunuşuna göre eklenir:
DSİ'ne gittim, (yanlış)
DSİ'ye gittim, (doğru)
PTT'dan geliyor, (yanlış)
PTT'den geliyor, (doğru)
* * Kısaltmayı oluşturan harfler bir sözcük gibi okunuyorsa ek, son harfin okunuşuna göre değil, sözcüğe eklenir gibi yazılır:
Babası TEK'de çalışıyor, (yanlış)
Babası TEK'te çalışıyor, (doğru)
Dün TEDAŞ'ye gittim, (yanlış)
Dün TEDAŞ'a gittim, (doğru)
* * Tek sözcükten oluşan bazı özel adlar ilk harfi büyük yazılarak iki-üç harfle gösterilir; kısaltmaların sonuna nokta konur:
İng. (ingilizce), Ank. (Ankara)
* * Tür adlarının kısaltması küçük harfle başlanarak gösterilir:
cad. (cadde), biy. (biyoloji)
* * Eğer tür adları tek heceli ise ilk harf alınarak kısaltma yapılır:
s.(sayfa), c. (cilt)
Örnek Soru:
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısaltmaların yazımında bir yanlışlık yoktur?
A) Bugün TBMM'nde tören var.
B) Hafta sonu ABD'ne gidiyor.
C) THY'nin kış tarifesi açıklandı.
D) Babası TEDAŞ'de çalışıyor.
Yanıt: C
TÜR VE ŞEKİL BİLGİSİ
Duygu ve düşüncelerin kifaye,redif,ölçü gibi ahenk unsurları kullanılmadan anlatılması ile oluşan yazılara düz yazı denir.
Düz yazı türleri şunlarıdr;
Hikâye (Öykü)
“Hikâye”, Türk kültür tarihinde en azından bin yıllık geçmişe sahip köklü ve yaygın bir kelime. Asırlardan beri, giderek zenginleşen bir mânâ çemberi içinde, dilimizde hem kelime hem de kavram olarak kullanılmış ve kullanılmakta. Arap dilinin “hakave” kökünden türeyen kelimenin Türkçe’ye İslâmiyet sonrası dönemde girdiğini tahmin etmek zor değil. İtiraf edelim ki, onun koltuğuna oturtulmak istenen “öykü”nün, zihnimiz, dilimiz, kulağımız ve gönlümüzde aynı derinlik, zenginlik, berraklık ve sıcaklığa sahip olduğunu söylemek, iki yüzlülük olacak.
“Hikâye” kelimesinin mânâsı hakkında lügat sahipleri şu açıklamalarda bulunuyorlar:
“Bir söz ve haberi nakl ve rivayet eylemek, bir nesneye benzetmek, bir kimseyi fiilen yahut kavlen taklit eylemek, bir kimseden bir kelam nakleylemek, düğümü çözüp muhkem eylemek.” (Âsım, Kâmûs Tercümesi)
“Nakletme, bir vak’a ve sergüzeşti sırasıyla anlatma, rivayet; hakikî veya uydurma ve ekseriya hisse kapmağa mahsus sergüzeşt ve vukuât; kıssa, mesel, roman.” (Şemsettin Sami, Kâmûs-ı Türkî)
Masal
Genellikle halkın yarattığı , ağızdan ağıza , kuşaktan kuşağa sürüp gelen ,çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal denir.
MASAL TÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ:
Masallar , meydana geldikleri zaman bir kişinin malıyken , yaygınlaştıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe halkın malı olur.Masal , anonim bir türdür.
Masallarda genellikle iyilik-kötülük, doğruluk- haksızlık- adalet- zulüm , alçakgönüllülük – kibir…. Gibi zıt durumların temsilcisi olan kişilerin mücadelelerinden veya insanların ulaşılması güç hayallerinden söz edilir.
Masallarda yer ve zaman kavramları belirsizdir.
Anlatımda genellikle geniş zaman veya öğrenilen geçmiş zaman kipi ( -mişli geçmiş ) kullanılır.
Anlatım kısa ve yoğundur.
Masal kişileri her tabakadan seçilebilir.masallarda cinler , periler, devler: de rol alır.
Masalların bir kısmı hayvanlarla ilgilidir.
Masalların çoğu “ bir varmış, bir yokmuş …” ya da “ evvel zaman içinde , kalbur saman içinde …” gibi ifadelerle başlar.bunlara tekerleme ya da döşeme denir.tekerlemeden sonra olay ve dilek bölümleri gelir.Türk masallarında dilek bölümü “ onlar ermiş muradına …. “ ya da “ gökten üç elma düştü …” biçiminde başlar.
Fabl
Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Hayattan alınan küçücükkesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Bugün daha çok çocuk edebiyatında yer alan fabllerin, toplumu eğitici; örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı özelliği ile eskiden büyükleri eğitmede de anlatıldığı sanılmaktadır.
Fabllerde soyut konular, olay plânıyla hem somutlaştırılarak hem de hareket kazandırılarak işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasında geçen iyi-kötü, cesur-korkak, dürüst-ikiyüzlü, gözü tok-aç gözlü... vb. çatışmalar; bu niteliklerinyakıştırıldığı hayvan kahramanlar arasında geçmiş gibi gösterilir.Fablin de dört ögesi vardır; kişiler, olay, zaman, yer.
MEKTUP
Uzakta bulunan herhangi dosta, arkadaşa gönderilen ya da kamu kuruluşları arasında haberleşmeyi sağlayan bir yazı türüdür. Mektuplarda dilek ve arzu bildiren duygu ve düşüncelere yer verilir.
Mektupta kullanılacak anlatım, bunu okuyacak kişinin kültür düzeyine göre ayarlanır. Arkadaşa yazılacak bir mektupta kullanılacak dil, büyüğe yazılacak mektuptaki dilden elbette farklı olmalıdır. (E. KANTEMİR, Yazılı ve Sözlü Anlatım, s. 255)
BİLMECE
Her hangi bir somut veya soyut varlığın adını anmadan onu hatırlatacak çağrıştıracak özelliklerini söyleyerek bilinmesini dinleyene bırakan eğlenceli sözlere bilmece denir.
Ör: Kesilen kelle değil, kesen kasap ağlar. Soğan
ANI (HATIRAT)
Bir kimsenin kendi hayatını, yaşadığı devrede şahidi olduğu ya da duyduğu olayları edebî değer taşıyan bir dille anlattığı yazılara anı (hatırat) denir. Bir başka deyişle, özümüzde bir iz bıraktığı için unutulmayan ve anılmaya değer bulduğumuz olayları anlatan yazı türüdür. (S. SARICA - M. GÜN-DÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 374)
Edebiyat sahasının en yaygın türlerinden biridir. Bu türde verilen eserlerin çok değişik sahalarda oluşu, ona belli bir sınır çizme imkânını zorlaştırır. Anıların önde gelen özelliği, yazarının hayatının belli bir kesitini alması ve çok sonra yazıya dökülmesidir
Günlük
Günlük türünün ne olduğu üzerine kafa yormak, aslında biraz da edebiyatın ne olduğunu düşünmektir. Düzenli olarak tutulmuş, tarih atılmış notlardan mı ibarettir günlükler yoksa bundan fazla bir şey mi?
Bu konuda en genelleyici tanımı usta günlükçü, romancı André Gide yapmıştı: “Günlüğün anıdan tek farkı, günü gününe tutulmuş olmasıdır.” Edebiyatın toplardamarlarından biri olarak her günlük bir portre, bir öykü, bir anı, bir tarih yazısıdır. Yayımlanmak için yazılsın yazılmasın, her günlüğün bir kurgusu vardır. Paris’teki Bir Yabancının Günlüğü yazarı Malaparte’nin dediği gibi, “Günlüklerin, tüm öyküler gibi, bir başı, bir entrikası ve bir sonu vardır.”
SÖYLEŞİ (Sohbet)
Söyleşi anlamındaki Arapça'dan dilimize geçmiş olan sohbet kelimesi, iki anlam içerir:
1. Arkadaşlık, yârenlik;
2. Konuşma, görüşme, birlikte oturup söyleşme.
Makalelerin bir konuşma havası içinde daha senli benli olarak yazılan tarzına Söyleşi (Sohbet) denir. Gazete ve dergi yazılarındandır. Bu tür yazılarda, samimiyet esastır. Yazar, düşüncelerini muhakkak kabul ettirmek için okuyucularını zorlamaz. O, daha çok kendi kişisel düşüncelerini ileri sürer. Söyleşilerde, küçük fıkralar ve anılar da malzeme olarak kullanılır.
Gezi (Seyahat)
Eskiden gezi yazılarına seyahatname, seyahat yazıları denirdi. Gezip gören insana da seyyah denirdi. Bugün gezen gören kimseye gezgin, onların gezip gördükleri yerleri anlattıkları yazılara da gezi yazıları denmektedir.
Gezi yazılarında verilen bilgiler doğru ve gerçek olmalıdır. Bu bakımdan gezi yazıları tarih, coğrafya, edebiyat, toplum bilimi vb. bakımından yararlı kaynaklardır.
En eski ve uzun bir geçmişi olan yazı türünün önemli ve tanınmış iki ismi Venedikli Gezgin Marco Polo ile Arap gezgin İbni Batuta' dır.
Bizim edebiyatımızda ilk gezi kitabı ünlü denizcilerimizden Seydi Ali Reis' in Miratül-Memalik (Ülkelerin Aynası) adlı eseridir.
BİYOGRAFİ
Edebiyat, sanat, siyaset, ticaret vb. alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini, başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yalın bir dille, tarafsız bir görüşle yazılan inceleme yazılarına hayat hikâyesi (biyografi) denir.
ÖZELLİKLERİ
1-Yaşamı yazılan kişinin kendisi tarafından değil, onunla ilgili araştırma yapan, bilgi ve belgelere ulaşan veya onun yaşamına yakından tanıklık etmiş kişiler tarafından kaleme alınır.
2- Tarafsız ve gerçekçi olunmalıdır.
3-Bilgi. Belge, tanık ve kanıtlara dayandırılmalıdır.
4- Kronolojik sıra izlenebilir.
5- Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır. Kişinin önemi, değeri, benzerlerinden farkı belirlenmelidir.
6- Öznel bir tutum izlenmemeli, kişinin yaşamı aşırı yerme ve övmelerden uzak tutulmalıdır
7- Açık, sade bir dil kullanılır.
8-Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
Deneme
Bir insanın herhangi bir konuda içini dökmek, paylaşmak amaçlı kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla yazdığı yazılara deneme denir .
Deneme tür ve üslup olarak pek çok türe yaklaşır. Bu yüzden de yazılması en zor olan türlerdendir. Belki de adı bu yüzden denemedir. Deneme yazarken paylaşımcı ve samimi bir üslup kul1anırken sohbete, düşünmemizi ortaya koyarken fıkraya, duygularımızı ortaya koyarken eleştiriye yaklaşma riski her zaman vardır.
Bu türün en büyük ustası Montaigne kitabının önsözünde özetle şöyle demektedir: "Eğer mümkün olsaydı karşınıza anadan doğma çıkardım. Bu kitapta size asla bir şey kanıtlama iddiam yoktur. Elimden geldiğince size beni anlattım. Bana hak vermenizi ya da yargılamanızı istemiyorum" buradan da anlaşıldığına göre denemeler iddialı olmayan, ispat kaygısı taşımayan; temel anlamda insan doğallığına dayanan eserlerdir.
RÖPORTAJ
Yazarın okuyucularına bir konuyu inandırmak için kişi, eşya, eser ya da bir yerle ilgili olarak yaptığı incelemeleri, fotoğraflarla süsleyerek, kendi görüşlerini de katarak yazdığı gazete ve dergi yazılarına Röportaj denir.
Röportaj yapacak kişide üstün bir görüş, anlayış ve gözlem yeteneği olmalıdır. Röportaj, bir çeşit haberdir. Fakat, röportajda bilgiden başka, yazarın izlenimleri, düşünceleri, görüşleri de yer alır. Röportajı hazırlayan kişi, konuyu iyice öğrenmeli, yerinde ve gerekli incelemeleri yapmalı, gerekli belgeleri toplamalıdır. (S. SARICA - M. GÜNDÜZ, Güzel Konuşma Yazma, s. 283)
Röportaj türü, gazeteciliğin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, röportaj, özellikle gazetecilerin uyguladığı bir türdür. Günümüzde radyo ve televizyon da çok önemli bir röportaj aracı konumundadır.
HABER
İnsanlar arası ilk ilişkilerden biri haberleşmedir. Bugün hayvanlar dünyası gözlendiğinde yine aynı gerçekle karşı karşıya kalırız. Leyleklerin göç katarlarının idaresi; arılardaki, karıncalardaki iş bölümü; anaç tavuğun yavrularını büyütmesi başka nasıl açıklanır? İlk insanlardan günümüze haberleşme dumandan, davuldan, kuştan, atlı postalardan, motorlu postalardan; günlük gazetelere, sesli radyo haberlerine, görüntülü televizyon haberlerine, bilgisayar ağlarına uzanan bir gelişme göstermiştir.
Günlük gazetelerde, belli aralıklarla yayınlanan dergilerde, meslek kuruluşlarının belli aralıklarla yayınladığı bültenlerde; radyo ve televizyonlarda belli zaman aralıklarıyla sunulan bültenlerde halka duyurulmak üzere yayımlanan yazılara haber denir. Yayın organlarının en büyük desteği haberdir. Hiç bir yayın organı habersiz düşünülemez. Bir haberin değeri okuyucu sayısıyla belirlenir. Bu nedenle her olay haber olmayabilir. Belli bir okuyucu kitlesine ulaşabilecek olaylar haber sayılır.
TİYATRO
Batılı tiyatro eserlerinin kaynağı Eski Yunan’dır. Eski Yunan’daki bağ bozumu tanrısı “dionizos” adına düzenlenen şenliklerden ortaya çıktığı bilinmektedir. İlk tiyatro ürünleri “trajedi”dir. Sonraları ise “dram”, “komedi”, “müzikal komedi” gibi türlerde tiyatro eserleri görülmektedir. “Bale” ve “opera” da Batılı anlamdaki tiyatro türlerindendir.
"Dram", Yunanca "darama" sözünden gelmektedir. Kelime anlamı; hareket hâlindeki olayların bütünü demektir. Dramatik eser denince; "Hayatı, hareket hâlinde gösteren eserlerin tamamı" akla gelir. İnsan hayatını konu olarak alan tiyatro, insan hayatının iki önemli özelliği üzerinde kuruludur:
1) Keder
2) Neşe
Bundan ötürü de tiyatro eserlerini ikiye ayırmak gerekir:
1) Trajik eserler
2) Komik eserler (H. F. GÖZLER, Örnekleriyle Türkçe ve Edebiyat Bilgileri, s. 328/329)
Batılı anlamda tiyatro çeşitleri şunlardır:
1) Trajedi: "Çok acıklı, yürekler acısı" anlamına gelmektedir. Oyun türü olan trajedinin konusu da çok acıklı konulardır. Trajedide olaylar, genellikle tarihten ve efsanelerden alınır. Kişiler ise; eski Yunan tanrıları başta olmak üzere, hükümdarlar ve soylulardır.
2) Komedi: İnsanların, olayların gülünç yönlerini sunan, hem güldüren, hem eğlendiren ve hem de iğneleyen bir tür tiyatrodur.
3) Dram: Trajedi ile komedi arasında bir tür sahne eseridir. Türkçe karşılığı "acıklı olay" dır. Konularını günlük olaylardan ya da tarihten alabilir. Kişiler; halk arasından seçilir. Olay; hem acıklı, hem güldürücü olabilir.
ŞİİR - ŞİİR TÜRLERİ
ŞİİR: Duygu, hayal ve düşüncelerin bir düzene bağlı olarak, çekici bir dil ve ahenkli mısralar içinde aktarılmasıdır.
Edebiyat türlerinin en eskisi şiirdir.Bugüne kadar şiirin birçok tanımı yapılmıştır.Bu tanımlamalar çağdan çağa ,kişiden kişiye değişmiş;kesin bir tanıma ulaşmamıştır.Şiir türü öznel nitelikleri ağır basan bir türdür.Ahmet HAŞİM, şiiri “Nesre çevrilmesi mümkün olmayan nazım ‘ olarak tanımlar.Cahit Sıtkı Tarancı’YA göre ise “Şiir, sözcüklerle güzel şekiller kurma sanatıdır.”
Şiiri düz yazıdan ayıran ölçü, mısra, ahenk gibi unsurlar vardır.
Nazım (şiir) biçimindeki yazılara "manzum"; Nazım parçalarına da "manzume" denir.
MISRA (DİZE):Ölçülü ve anlamlı, bir satırlık nazım birimidir.
NAZIM BİRİMİ: Şiiri oluşturan mısra kümelerine nazım birimi denir. Dörtlük,bend,beyit...
BEYİT (İKİLİK): Aynı ölçüde olan ve anlamca bir bütünlük oluşturan ve iki dizeden oluşan nazım birimidir.
ÖLÇÜ (VEZİN): Şiirde dizelerin hece sayısına veya hecelerin ses değerine göre bir uyum içinde olmasıdır.
HECE ÖLÇÜSÜ:Şiirde dizeleri oluşturan sözcüklerin hece sayılarının eşitliğine dayanan ölçüdür. Hece ölçüsüyle yazılmış dizeler okunurken belli yerlerde durulur.Durulan bu yerlere "durak" denir. Durak sözcüğün sonunda yer alır.
ARUZ ÖLÇÜSÜ: Dizelerdeki hecelerin uzunluk ve kısalığına göre, açık ya da kapalı oluşuna göre düzenlenmesidir.Kısa heceler nokta(.) uzun heceler çizgi (-) ile gösterilir.
İmale: Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır.
Zihaf: Uzun heceleri kısa okumaktır.
SERBEST ÖLÇÜ:Bu ölçüde hecelerin sayısı ya da uzunluğu kısalığı dikkate alınmaz.
ŞİİR TÜRLERİ
1.LİRİK ŞİİR
Duygu ve düşüncelerin coşkulu bir dille anlatan şiire lirik şiir denir.
Eski Yunan edebiyatında şairler şiirlerini Lyra (lir) denilen bir sazla söyledikleri için bu tür şiirlere lirik denilmiştir.Lirik şiir, dünya edebiyatında en çok işlenen ve sevilen şiir türüdür.Lirik şiirler insan yüreğine seslenen , okunduğunda insanı duygulandıran , coşkulandıran şiirlerdir.Batı edebiyatında Rönesans devrim şairlerinin(PETRERCA,RONSARD) daha sonra da ilke olarak içe dönüklüğü benimseyen romantik şairlerin(Lamartine ,Hugo, Goethe, Schiller) duygusal ve öznel bir nitelik gösteren şiirlerin bu türün başarılı örnekleridir.
Örnek-1
Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm
Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni
Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları
2.PASTORAL ŞİİR
Çoban ve kır yaşamını,doğa güzelliklerini anlatan şiirlere pastoral şiir denir.
Pastoral şiirlerin her türlü süsten , yapmacıktan ,gösteriş ve söz oyunlarından uzak bir yapısı vardır.Bunlara bukolik şiir ( çoban şiiri) de denir.
Pastoral şiirin iki biçimi vardır:
İDİL: Bir ozanın ya da çobanın ağzından yazılıp kır yaşamının çekiciliğini , güzelliğini anlatan çobanıl aşkı yansıtan kısa şiirlere denir.
EGLOG: BİR kaç çobanın karşılıklı konuşmaları yoluyla oluşturulan , aşk , kır yaşamı üzerine duygu ve düşüncelerini yansıtan pastoral şiirlere denir.
Örnek-1
Avludan geçtiğini gördü gelinin
Suya gidiyordu öğle güneşinde
Ardında bebesi yalınayak
Geride Karabaş
Tozlu yoldan
Söğütlerin oradaki çeşmeye
Yalağında bulutlar yıkanan çeşmeye
(Oktay Rıfat)
3.EPİK ŞİİR
Epik sözcüğü , Yunancada destan anlamındaki epope den gelmektedir. Yazının bulunuşundan önceki dönemlerde ulusların hayatında derin izler bırakan tarihsel olayları dile getiren destanlar epik şiir sayılır.Epik şiirlerde yiğitlik, kahramanlık, savaş… temaları işlenir.Her epope (destan) ya da epik şiirlerde tarihsel bir gerçek vardır. Epik şiir bu gerçekten kaynaklanır.Epik şiirlerin çoğu , okuyucuyu coşkulandırdığı için lirik özellikler de taşır.
Örnek-1
Durduk , süngü takmış kafir ayakta
Bizde süngü yok
Bir hayret kızıllığı akardı üstümüzden
Dehşetten daha çok
Durduk , süngüsü düşmanın pırıl pırıl ,
Önümüze çıktı bir gündüz,bir gece
Korku değil haşa
Bir büyük düşünce .
( F.Hüsnü DAĞLARCA
4.DİDAKTİK ŞİİR
Belli bir düşünceyi aşılamak ya da belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, ahlaki bir ders çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü zayıf şiir türüdür. Eski çağlarda ozanların eğitici öğretici bir kişi olduğu kabul ediliyordu. Eski Yunan edebiyatında HESİODOS bu türün ilk örneklerini vermiştir.Türk edebiyatında "ta'limî" terimi de aynı anlamda kullanılmıştır. Manzum hikâyeler ve fabllarda bu gruba girer.
Örnek-1
KARGA İLE TİLKİ
Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı;
Ona nağme yapmaya başladı:
"Ooooo! Karga cenapları, merhaba!
"Ne kadar güzelsiniz; ne kadar şirinsiniz
"Gözüm kör olsun yalanım varsa
"Tüyleriniz gibiyse sesiniz
"Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın."
Keyfinden aklı başından gitti bay karganın;
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını düşürdü nevâlesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: "Efendiciğim,
Size küçük bir ders vereceğim;
Alıklar olmasa iş kalmaz açık gözlere;
Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire"
Karga şaşkın, mahcup biraz da geç ama,
Yemin etti gayrı faka basmayacağına. (Çev:Orhan VELİ)
5.SATİRİK ŞİİR
Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğru olur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir.
Örnek-1
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zira feleğin meşreb-i nâ-sâzı dönektir
Ya bister-i kemhâda , yâ virânede can ver
Çün bay ü gedâ hâke beraber girecektir
Allaha sığın şahs-ı halimin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir
Bed asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerdüz palan ursan eşek yine eşektir
Bed mâye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret , güher-i âdemi temyize mihenktir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tektir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Nâdânlar eder sohbet-i nâdânla telezzüz
Divânelerin hemdemi divâane gerektir
Aff ile mübeşşer midir eshâb-ı meratip
Kanun-i ceza âcize mi hâs demektir
Milyonla çalan mesned-i izzetde serefrâz
Bir kaç kuruşu mürtekibin câyı kürektir
İman ile din , akçadır erbâb-ı gınâda
Namus ü hamiyyet sözü kaldı fukarada
(Ziya paşa)
6.DRAMATİK ŞİİR
Tiyatroda kullanılan şiir türüdür. Eski Yunan edebiyatında oyuncuların sahnede söyleyecekleri sözler şiir haline getirilir ve onlara ezberletilirdi. Bu durum dram tiyatro türünün ( 19. yy. ) çıkışına kadar sürer. Bundan sonra tiyatro metinleri düz yazıyla yazılmaya başlanır.
Dramatik şiir harekete çevrilebilen şiir türüdür. Başlangıçta trajedi ve kommedi olmak üzere iki tür olan bu şiir türü dramın eklenmesiyle üç kere çıkmıştır.
Bizde dramatik şiir türüne örnek verilmemiştir. Çünkü bizim Batı’ya açıldığımız dönemde (Tanzimat) Batı’da da bu tür şiirler yazılmıyordu; nesir kullanılıyordu tiyatroda. Bizim tiyatrocularımız da tiyatro eserlerini bundan dolayı nesirle yazmışlardır. Ancak nadirde olsa nazımla tiyatro yazan da olmuştur. Abdulkah Hamit TARHAN gibi...
«Eşber» den bir parça:
Halketsem esirlerle leşker,
Mahveylesem ordularla asker,
Olsa bana hep mülûk çâker;
Cinsince o iktidar münker,
Fevkimde uçar tuyûr-u kemter!
Âvâze-i dehr iken tanînim,
Gördüm ana değmiyor enînim;
Milletlere karşı âhenînim;
Bir âfete karşı nazenînim.
Afetse de ey ilâh göster!
Bilmem bana ân mı, şân mı lâzım?
Gülbün mü ya kehkeşân mı lâzım?
Âguuş-u vefâ-nişân mı lâzım?
Bir pençe-i hun-feşân mı lâzım?
Canan mı güzel, cihan mı hoş-ter?
Teşbih (Benzetme) : Anlatımı güçlendirmek amacıyla,aralarında ortak nitelik bulunan iki varlık ya da kavramdan,ortak nitelik yönünden güçlü olandan zayıf olana aktarma yapılmasıdır.
Benzetmenin dört öğesi vardır :
1.Benzeyen ( B ) : Özellikçe zayıf olan
2.Kendisine Benzetilen ( KB ) : Özellikçe güçlü olan
3.Benzetme Yönü ( BY ) : Aktarılan özellik
4.Benzetme Edatı ( BE ) : gibi,kadar,sanki,güya,misal,andırmak …
Bunlardan ilk ikisi benzetmenin asıl öğeleridir.Benzetme yönü ve
benzetme edatı yardımcı öğelerdir.Yardımcı öğeler kullanılmadan da
benzetme gerçekleştirilebilir.
ÖRNEK " Cennet gibi güzel vatan " KB BE BY B
Bir benzetmede bu dört öğe her zaman bir arada bulunmayabilir.
Teşhis (Kişileştirme)
İnsana ait özelliklerin insan olmayan varlıklara mal edilmesiyle gerçekleştirilen mecazlı bir anlatım özelliğidir. Bazen benzetme çoğu zaman da kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilir.
ÖRNEKLER
* "Sevincinden ağlayan,gülen,haykıran rüzgâr
Kalplere sevinç,umut ve inanç getiriyor."
Rüzgâr,insan gibi sevinmekte,sevincinden ağlamakta,gülüp haykır-
maktadır.Böylece kişileştirme gerçekleştirilmiştir.Kendisine benzetilen
"insan" söylenmediği,gülmek,ağlamak,sevinmek,haykırmak gibi
insana ait özellikler 'benzetme yönleri' belirtildiği için kişileştirme,
kapalı istiare biçiminde gerçekleştirilmiştir.
İntak:İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatıdır.
Konuşturma,kişileştirmeden sonra gelir.Varlık önce kişileştirilir, gerekirse konuşturulur.
ÖRNEKLER
* "Ben bir ayrıkotuyum / Ne buğday amcam,ne pirinç dayım /
Mısırla akraba bile değilim. / Bir yeşermeye göreyim: /
Kızmasınlar halim duman / Canıma kastederler yapabilseler /
Ama nafile kurumam."
Ayrıkotu konuşturulmuştur.
Mübalağa (Abartma) : Bir özelliğin ya da durumun olduğundan daha çok gösterilmesidir.
Abartmanın oluşması için, söz konusu özelliğin, mantığın sınırlarını zorlayacak biçimde büyütülmesi gerekir. Böylece mecaz da oluşur.
ÖRNEKLER
* "Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer"
Kompozisyonda Dikkat Edilecek Kurallar:
1. Giriş bölümünde; konuya genel bir başlangıç yapılır,giriş bölümünü okuyan biri gelişmede nelerden bahsedebileceğimizi anlayabilmelidir,bu bölümde örnek verilmez,ayrıntılara girilmez, ancak,şunun için,bundan dolayı gibi açıklama gerektirecek ifadeler kullanılmamalıdır.Bu bölüm tek paragraftan oluşur.giriş bölümü tek cümleden oluşmamalı.
2. Gelişme bölümünde; konu açıklanmaya başlanır,örnekler verilebilir,atasözü, özdeyiş veya gözlemlerden yararlanılabilir,bu bölümde birden fazla yardımcı fikir bulunabilir.Böyle bir durumda yardımcı fikirler farklı paragraflara bölünecektir.Paragraflar arası geçiş bir bağlantı cümlesi ile sağlanmalıdır.
3. Sonuç bölümünde;konu bir yargıya bağlanmalıdır,konumuzun özü ortaya çıkmalıdır.Hiçbir şekilde bu bölümde açıklamalara girilmez.Örnek verilmez.Bu bölüm tek paragraftan oluşur;ancak tek cümleden oluşmayacaktır.
4. Çok uzun cümleler kullanılmayacaktır.
5. Anlatım bozukluklarına dikkat edilecektir.
6. Aynı kelimeler sıkça tekrar edilmeyecektir.
7."bu söz çok doğrudur, benim bu sözden anladığım şudur, bu sözde anlatılmak istenen " gibi ifadeler kesinlikle kullanılmayacaktır.
8."bir öğrenci var dersine çalışıyor,bir öğrenci var çalışmıyor" gibi örnekler verilmeyecektir.
9. Argo söyleyişler kullanılmayacaktır.
10. İmlâ kuralları-Noktalama işaretlerine dikkat edilecek.
11. Başlık yazmayı unutmamalıyız ve başlığımız da uzun olmayacak.
12. Kağıt düzenine uyulacak.
13. Yazıya önem verilecek.
14. Kompozisyonda açıkladığımız görüşlerimiz birbirine ters düşmeyecek.
15. Özgün ifadeler kullanılacak.
16. Planlı yazılacak.
17. Konu dışı yazılmayacak ,verilen konu
açıklanmaya çalışılacak.
18. Kompozisyon yazmak birikim işidir.Okuma,dinleme ve gözleme önem verilecek.Deneyimli insanlardan yararlanılacak.
ZIT ANLAMLI SÖZCÜKLER TABLOSU
SÖZCÜK
|
ZIT ANLAMI
|
acemi
|
usta
|
aktif
|
pasif
|
azami
|
asgari
|
artı
|
eksi
|
açık
|
kapalı
|
alçak
|
yüksek
|
alt
|
üst
|
ağır
|
hafif
|
acı
|
tatlı
|
arka
|
ön
|
azalmak
|
çoğalmak
|
afacan
|
uslu
|
alçak gönüllü
|
kibirli
|
alıcı
|
satıcı
|
anormal
|
normal
|
ak
|
kara
|
ast
|
üst
|
atılgan
|
çekingen
|
aşağı
|
yukarı
|
aynı
|
farklı
|
aydınlık
|
karanlık
|
bekâr
|
evli
|
bolluk
|
kıtlık
|
borç
|
alacak
|
bulanık
|
duru
|
başlamak
|
bitirmek
|
büyük
|
küçük
|
batı
|
doğu
|
barış
|
savaş
|
bağımsızlık
|
tutsaklık
|
çekmek
|
itmek
|
SÖZCÜK
|
ZIT ANLAMI
|
galip
|
mağlup
|
genç
|
yaşlı
|
güzel
|
çirkin
|
gerçek
|
sahte
|
hatırlamak
|
unutmak
|
hırçın
|
uysal
|
hızlı
|
yavaş
|
ıssız
|
kalabalık
|
iniş
|
çıkış
|
ilk
|
son
|
indirim
|
zam
|
iyi
|
kötü
|
iç
|
dış
|
ince
|
kalın
|
katı
|
yumuşak
|
kaybetmek
|
bulmak
|
keder
|
neşe
|
kalabalık
|
tenha
|
kuru
|
yaş
|
kış
|
yaz
|
kıt
|
bol
|
kirli
|
temiz
|
medeni
|
ilkel
|
ödül
|
ceza
|
nazik
|
kaba
|
negatif
|
pozitif
|
minimum
|
maksimum
|
neşeli
|
üzgün
|
övmek
|
yermek
|
pahalı
|
ucuz
|
ret
|
kabul
|
İLKÖĞRETİM 6 SBS TÜRKÇE SORU ANALİZLERİ
|
KONULAR
|
2008
|
2009
|
2010
|
Tür ve Şekil Bilgisi
|
-
|
|
|
Yazım (Ses, İmla, Noktalama) Bilgisi
|
1
|
|
|
Sözcükte Anlam
|
4
|
|
|
Cümlede anlam
|
3
|
|
|
Parçada Anlam
|
8
|
|
|
Sözcük Türleri (İsim, Sıfat, Zamir, Tamlamalar, Edat-Bağlaç-Ünlem)
|
1
|
|
|
Ekler ve Yapı (Ek, Kök, Birleşik İsimler)
|
1
|
|
|
Grafik-Tablo Okuma
|
1
|
|
|
TOPLAM
|
19
|
|
|
İLKÖĞRETİM 7 SBS TÜRKÇE SORU ANALİZLERİ
|
KONULAR
|
2008
|
2009
|
2010
|
Tür ve Şekil Bilgisi
|
2
|
|
|
Yazım (Ses, İmla, Noktalama) Bilgisi
|
-
|
|
|
Sözcükte Anlam
|
2
|
|
|
Cümlede anlam
|
4
|
|
|
Parçada Anlam
|
10
|
|
|
Sözcük Türleri (Zarflar, Fiiller, Ek Fiil)
|
3
|
|
|
Sözcüğün Yapısı (Birleşik fiiller)
|
-
|
|
|
Grafik-Tablo Okuma
|
-
|
|
|
TOPLAM
|
21
|