Beden Eğitimi Ve Eğitim Portalı
  Ödev Destek
 

TÜRK BAYRAĞININ DOĞUŞ HİKAYESİ

 

 

 

Her milletin bayrağının doğuşu ile ilgili bir çok efsane vardır. Ama hiç biri Türk Bayrağının doğuşu ile bağdaştırılamaz. Çünkü Türk bayrağı doğuşunu bir efsaneden değil gerçek bir olaydan almıştır.

Gerçek olay şu şekildedir. 1. Kosova Savaşında; Türk askerleri pek çok şehit vermiştir. Padişah zaferin kazanılmasının ardından savaş meydanını dolaşmaya çıkar. Gün kararmış akşam olmuştur. Gökyüzünde pırıl pırıl bir hava ve parlayan ay yıldızın aksi Türk askerlerinin  kanının üzerine yansır.

Bu savaş tarihinin akşamında gökyüzünde muhtemelen Jüpiter ve Ay yan yana gelmiştir ve bu olay gerçekleşmiştir.

Bu savaş sonunda ele geçirilen bir Sırp askeri, dönemin padişahı Murat Hüdavendigar'a bir bahane ile yaklaşmış; hançeri ile Murat Hüdavendigar'ı şehit etmiştir. Savaş Osmanlı İmparatorluğu Zaferi ile sonuçlanmış, Murat Hüdavendigar'ın yerine büyük oğlu Yıldırım Beyazıt padişah olmuştur.








 

İLKLERE İMZA ATAN TÜRK KADINLARI

  • İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan

  • İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu

  • İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol

  • İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller

  • İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan

  • İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu

  • İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol

  • İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller

  • İlk belediye başkanı: Müfide İlhan

  • İlk büyükelçi: Filiz Dinçmen

  • İlk Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları

  • İlk Danıştay üyesi: Şükran Esmerer

  • İlk Adalet Müfettişi ve Adalet Başmüfettişi: Nazmiye Kılıç

  • İlk diş hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk

  • İlk Doktor: Safiye Ali

  • İlk dünya güzeli: Keriman Halis

  • İlk eczacı: Rukiye Kanat Arran

  • İlk emniyet müdürü: Feriha Sanerk

  • İlk hâkim: Suat Berk

  • İlk hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen

  • İlk hemşire: Esma Deniz

  • İlk hesap uzmanı: Müşerref Çallılar ve Güzide Amark

  • İlk heykeltıraş: Sabiha Bengütaş

  • İlk hukukçu: Beraat Zeki Üngör

  • İlk jet pilotu: Leman Altınçekiç

  • İlk karakol amiri: Nevlan Kulak

  • İlk kaymakam: Özlem Bozkurt

  • İlk kimyacı: Remziye Hisar

  • İlk makinist: Seher Aytaç

  • İlk milli eğitim müdürü: Güler Karakülah

  • İlk milli maç hakemi: Lale Orta

  • İlk muhtar: Gül Esin

  • İlk müzeci: Seniha Sami

  • İlk opera sanatçısı: Semiha Berksoy

  • İlk orman mühendisi: Binnaz Zehra Sert

  • İlk otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya

  • İlk petrol mühendisi: Halide Ural Türktan

  • İlk pilot: Sabiha Gökçen

  • İlk polis memuru: Betül Diker

  • İlk profesör: Dr. Fazıla Şevket Giz

  • İlk radyo spikeri: Emel Gazimihal

  • İlk savcı: Tüzünkan Koçhisaroğlu

  • İlk sayıştay üyesi: Fehrunisa Etmen

  • İlk senatör ve elçi: Adile Ayda

  • İlk sendika başkanı: Dervişe Koç

  • İlk subay: Ülkü Sema Toksöz

  • İlk TBMM başvekili: Neriman Neftçi

  • İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik

  • İlk TV spikeri: Nuran Devres

  • İlk vali: Lale Aytaman

  • İlk veteriner: Sabire Aydemir

  • İlk Yargıtay üyesi: Melahat Ruacan

  • İlk yüksek mahkemesi başkanı: Firdevs Menteşe

  • İlk yüksek mimar: Münevver Gözeler

  • İlk yüksek mühendis: Sabiha Ecebilge

  • Cumhuriyet tarihinin ilk güzellik kraliçesi 1929 yılında yapıldı ve Feriha Tevfik kraliçe seçildi.

  • İlk kadın vali Lale Aytaman.

  • İlk kadın bakan Türkan Akyol.

  • Cumhuriyet tarihinde ilk kez sahneye çıkan kadın sanatçı Bedia Muvahhit

  • ATATÜRK'ün manevi kızı Sabiha Gökçen, aynı zamanda cumhuriyetin ilk kadın pilotu unvanını taşıyor.
     




 

Atatürk Neden 23 Nisan’ı Çocuklara Armağan Etmiştir?

 23 Nisan 1920 Büyük Millet Meclisi’nin açılış günüdür. Her 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı birlikte kutlarız.

Egemenlik yönetme yetkisidir. Ulusal egemenlik; yönetme yetkisinin ulusta olmasıdır. Osmanlı imparatorluğu döneminde egemenlik padişah­ta idi. Padişah ülkeyi dilediği gibi yönetirdi. İmparatorluğun son yıllarında padişahlar rahatlarını düşündüler. Yurt bakımsız kaldı. Ülke sorunları yüzüs­tü bırakıldı. Bu sırada Birinci Dünya Savaşı başladı. Savaş dört yıl sürdü. Bizimle birlikte olanlar savaşta yenildi. Savaş kurallarına göre biz de yenil­miş sayıldık. Yurdumuz İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, İtalyanlar tarafından paylaşıldı. Padişah ve yandaşları ülkenin paylaştırılmasına ses çıkarmadılar.

Mustafa Kemal Paşa Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak için İstanbul’dan Samsun’a 19 Mayıs 1919 günü geldi. Samsun’dan Amasya’ya, oradan Erzurum’a ve Sivas’a gitti. Sivas ve Erzurum’da kongreler topladı. Mustafa Kemal Paşa egemenliğin ulusta olduğuna inanıyordu. Bu inançla «Ulusu yine ulusun gücü kurtaracaktır. Tek bir egemenlik vardır, o da ulusal egemenliktir» diyordu. Yurdun dört bir yanından seçilip gelen temsilciler - milletvekilleri - Ankara’da 23 Nisan 1920 günü toplandılar.

İlk Büyük Millet Meclisi’nin toplandığı yapı Ankara’da Ulus Alan’ından istasyona giden caddenin başındadır. Bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olan bu yapı tek katlıdır. O yıllar ülkemiz yokluk yoksulluk içindeydi. Milletvekillerinin oturduğu sıralar bir okuldan getirildi. Meclis gaz lambası ile aydınlanıyor, soba ile ısınıyordu. Top seslerinin Ankara’da duyul­duğu zamanlarda bile meclis düzenli toplandı.

Ulusal Kurtuluş Savaşımızla ilgili bütün kararlar bu mecliste alındı. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde ulusumuz dünyaya Ulusal Kurtuluş Savaşı dersi verdi. Ezilen uluslara kurtuluş yolunu açtı. Bağımsızlık savaşının öncüsü olan kurtuluş savaşımız yeryüzünün öteki uluslarına örnek oldu.

23 Nisan 1920 ilk Büyük Millet Meclisi’mizin toplandığı gündür. 23 Nisan, ulusun yönetme yetkisini kullanmaya başladığı gündür. Bu gün Milli Egemenlik Bayramı’mızdır.

23 Nisan dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. Atatürk’ün Türk çocuklarına armağan ettiği bu bayram şenliklerine son yıllarda yabancı ulus­ların çocukları da katılmaya başlamıştır. Atatürk çocuklara çok değer verir, gezilerinde okullara uğrar, ders dinler, sorular sorardı. «Bugünün küçükleri yarının büyükleridir.» diyen Atatürk, yönetimin bayram süresince öğrencilere bırakılması geleneğini başlattı. 23 Nisan’da yönetim birimleri seçimle gelen kurullar bir süre çocuklara bırakılır. Bu güzel gelenek her yıl yinelenir. Her 23 Nisan’da yurdumuz bir bayram alanı olur. Çocuklar törenlerde konuş­malar yaparlar, şiirler okurlar. Gece fener alayları düzenlenir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı egemenliğin ulusta olduğu düşüncesinin kabul edildiği gündür. Çocuk bayramımızdır. Yarının büyükle­ri olan siz çocukların bayramıdır.

23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir.  Atatürk, 23 Nisan 1924′te ‘23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır. 1979′da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır. Dünya’da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye’dir. Türk milletinin gönlünde, onun bağımsızlığının sarsılmaz ifadesi olarak en önemli yeri işgal eden 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl yurdumuzda ve yurtdışındaki temsilciliklerimizde, bütün kurumlarımızda, okullarımızda ve her evde çeşitli etkinliklerle kutlanarak millî birliğimizin kenetlenmiş ifadesini temsil etmektedir. Büyük önder Atatürk’ün düşüncesinde çocuklar, milletin geleceğidir. Onlara duyduğu sarsılmaz güvenin ve büyük sevginin ifadesi olarak, millî bayramımız olan 23 Nisanları çocuklara armağan etmiştir. Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir. Milletimize ve bütün çocuklara kutlu olsun. 

Atatürk diyor ki: “Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”

 




 

TELEFONUN İCADI

 

1876 yılında Alexander Graham Bell telefonu icat ettiğinde, insan iletişiminde yeni bir çığır açıldı. Bell'in buluşundan önce, bir mesajı en hızlı iletmenin yolu, Mors alfabesiyle telgraf hatlarından ulaştırmaktı. Ancak telgraf kullanımında, insan sesinin teller aracılığıyla aktarılmasına olanak yoktu. Kendi dönemine göre yeni bir yöntem sayılan telgraftan önce, acil mesajların atlı ulaklar, duman işaretleri, güvercinler ve gemiler kullanılarak iletilmesi gerekiyordu. 1870'li yıllarda pek çok insan, telgrafı geliştirmek için çaba harcıyordu. Ancak Bell, tek başına ipi göğüslemeyi başardı. Bell, tüm hayatını sağırların eğitimine adamıştı. Bir yandan da telgrafı geliştirmeye ve bu sayede para kazanmaya çalışıyordu. Deneyleri sırasında, bir odadan diğerine gerdiği telin yansıttığı ses titreşimlerini duydu. Bu zayıf sesi, diğer mucitler de duymuş olsalar bile, büyük farklılığı kavrayamadıkları hemen hemen kesindi. Bell, insan kulağının titreşimleri güçlendirmesi konusundaki derin bilgilerinin yardımı ve tel aracılığıyla insan sesinin aktarılmasının mümkün olduğunu kavradı. Böylece, telefon doğdu. On yıl içerisinde, önce Amerika'ya daha sonra da tüm dünyaya yayıldı.

XIX. yüzyılın son çeyreğinde Morse telgrafı standart araçları, kuralları ve uzmanlarıyla tam örgütlenmiş bir kamu hizmeti durumuna gelmişti. Ve sayısız araştırmacılar daha da geliştirmek için harıl harıl çalışmaktaydılar. Çabaları özellikle iki yön izlemekteydi: En kısa zamanda masrafları karşılayacak azami hızı ulaşımda sağlamak; bir de Morse alfabesini bir yana bırakıp mesajları normal yazıyla alabilmek...

Birincisini duplex (çift taraflı haberleşme) tekniğiyle yani her iki yönden birden mesaj göndermek yoluyla sağladılar. Bu güzel icat iki kişinin eseri oldu: Wheatstone (1852) ve Amerikalı Stearns (1868). Ünlü Thomas Edison da bunu 1871'de guadruplex sistem haline soktu.

İkinci sorun için ilk çözüm bulan İngiliz Davit Hughes (1831–1900) oldu.1855'te alfabenin harflerine karşılık olan bir klavye teklif etti. Ama yine de en köklü çözüm yolunu basit bir telgraf teknisyeni olan Fransız Emile Baudot (1845–1903) gösterdi. 1874'te karma bir yol Hughes ile şirketinin kullandığı Morse makinelerinin birleştirilmesini teklif etti. Ve bunu gerçekleştirmeyi başardı. Böylece yazılı bir telgraf meydana getirmekle kalmadı, birkaç mesajı (5–6 taneyi) birden gönderme imkânını da sağlamış oldu.

Açıkgöz bir adam olan Baudot, icadının beratını almaya ve makinesini P.T.T.'ye kabul ettirmeyi başardı. Bunun kendisine paraca bir tatmin sağladığı söylenemezse de adının Morse'unki gibi gelecek kuşaklara bir cins isim olarak kaldığını görmek kıvancına erişti.

Telefon Baudot'nun ilk denenmesi sırasında icat edildi.

Bu icadın da uzun bir geçmişi olmuştur. İlkini, sicimi: telefonu (Hooke) bir yana bırakalım; 1782'de sesleri 800 m. uzağa götürmeyi deneyen Papaz Dom Gauthey'i de anıp geçtikten sonra, bu alanda ciddi ilk çalışmayı yapmış olan Amerikalı Charles Page'a (1812–1873) gelelim. Page yumuşak demir parçacıklarını hızla mıknatıslamak ve mıknatıslığını gidermek yoluyla sesleri almayı başarmıştı. Meslektaşı Cenevreli fizikçi Auguste de la Rive (1801–1873) bunu geliştirdi ve işi, telefonun gerçek ön-icatçısı olarak sayacağımız Alman fizikçi Philipp Reiss (1801–1873) ele aldı.

Reiss makinesi sesin titrediği bir zardı ve bu titremeler elektrik devresini kapatmaktaydı.

Reiss, uluslararası üne sahip bir bilgin değildi. Öyle ki, çalışmaları kendini aynı çalışmalara vermiş olan Amerikalı profesörün kulağına rastlantıyla çalındı. Bu bir diksiyon profesörünün oğlu olup 3 Mart 1847'de Edinburg'da doğan Graham Bell idi. Kendisi de babası gibi fonetikle konuşma mekanizması ve sağır dilsizlerle ilgilenmişti. Bu alandaki incelemeleri sırasında Holmholtz'un "İşitme Duyusu Açısından Müziğin Fizyolojik Teorisi" (1863) adlı eserinden, elektromıknatısın etkilediği bir diyapazon aracılığıyla nasıl sesler elde edilebileceği hakkında fikir edinmiş ve elektrik konusunda incelemeler yapmaya başlamıştı.

1872'de A.B.D.'ye göç eden ve Boston Üniversitesine ses fizyolojisi profesörü olarak atanan Bell, sağırlarla ilgili projelerini bir yana atmış değildi; hatta bir sağır kadınla evlenmişti. O kadar ki, 1875'te bir telgraf maniplesi aracılığıyla bir diyapazonu onlar için titreştirmişti. Günün birinde diyapazonun yerine mıknatıslı maden parçaları kullandı ve bunlardan birinin kuru bir ses çıkararak elektromıknatısa gidip yapıştığını gözlemledi. Ani bir esinlemeyle irkildi. Maden parçacıklarının yerine bir zar yerleştirdi ve zarı titreşimlerine göre direnci değişen bir elektrik devresine bağladı. Sonra telin öbür ucunda çalışmakta olan asistanına seslendi: "Bay Watson, gelin! Size ihtiyacım var." Watson şaşkın ve ürkek bir tavırla koşup geldi: Patronunun sesini telefondan duymuştu.

Bu olay 10 Mart 1876'da olmuştu. O zamanlar ilim adamları bu icadı Amerika'nın en olağanüstü buluşu olarak nitelemekteydiler, ama o haliyle çok olduğu da bir gerçekti. Bir elektrik jeneratörüyle çalışmıyordu. Elektrik akımını yaratan, vericideki manyetik alanın değişimleriydi ve bu telden geçerek alıcıdaki elektromıknatısı harekete getiriyordu. Bu durumda 10–12 metreyi aşamazdı. Aygıtı ilk geliştiren Edison oldu (1876). Vericiye bir pil bağlayarak gücünü artırdı. 1878' de Hugnes mikrofon'u icat etti ve böylece zarların titreşimleri sonucu elde edilen sesleri büyük oranda yükseltmek mümkün oldu.

Böylesine olağanüstü bir buluş, sözgelişi, New York'ta iken Boston'daki arkadaşının sesini duymak görülmemiş bir heyecan yarattı; olaylara, kıskançlıklara, kinlere ve davalara konu oldu. ilk davayı açan Amerikalı değerli teknisyen Elisha Gray (1835–1901) idi. içine kapanık bir araştırmacı olan Gray telefonu Graham Bell'le aynı zamanda bulmuş, ama ne yazık ki beratını ondan iki saat sonra istemişti. Bu 120 dakikalık gecikme mahkemelerin, haklarını reddetmesi için yetti. Graham Bell'in, icadını telgraf şirketi Western Union'a teklif edip (1877) reddedilmesinden sonra kurulan Bell Telephone Şirketi aleyhine; sözde başka mucitler, geliştiriciler ve rakipler tarafından bir yığın davalar açılmaya başlanmış, bir yandan da berat meseleleri çevresinde tatsız didişmeler ve açgözlü çekişmeler almış yürümüştü.

Bütün davalar art arda gerçek mucidin lehine sona ermekteydi. Telefon da bir yandan durmadan yayılmakta, teller şehirlerden şehirlere uzanmaktaydı. 1880 yılında Amerika'nın 35 eyaleti telefon santralına kavuşmuş ve 70.000 abone kaydetmişti. Bell 4 Ağustos 1922'de Halifax'da öldüğünde A.B.D. ve Kanada'daki 17 milyon abonelik şebekede ulaşım bir dakika durduruldu.

1876'da telefonun icadı bunca hayranlık dolu bir şaşkınlık yarattıktan sonra fonografın etkisi ne oldu, bir gözünüzün önüne getirin. Oysa bu konu da ani olarak patlak vermemiş, çalışmalar az çok kulaktan kulağa duyulmuştu. Bilim adamları uzunca bir süreden beri uğraşmaktaydılar; hatta 1857'de yarı yola varmışlardı bile. O yıl mütevazı bir basın musahhihi olan Fransız Edouard-Leon Scott (1817–1879), gerçek bir kaydedici fonograf imal etti. Bu, altında bir silindirin döndüğü madeni bir sivri uç ve buna bağlı bir zardan oluşmuştu. Bu zarın önünde konuşulunca ya da şarkı söylenince sesler sivri madeni uç aracılığıyla silindirin üzerinde titreşimli izlet bırakıyordu.

Bu kaydetmenin tersinin olabileceği yani sivri ucu bu izlerden bir daha geçirmek yoluyla söz ya da müziği yeniden meydana getirmek bambaşka bir alandı elbet. Ve kolay kolay kimsenin aklına gelecek şey de değildi. Bunu ilk düşünen Charles Cros (1842–1888) adında bir Fransız oldu. Cros şair, mizahçı, hem de bilim adamıydı. Bir yandan şiirler yazıyor, bir yandan da teorik olarak renkli fotoğraf, gezegenler arası ulaşım ve fonograf tasarlıyordu. Tasarıları gerçekleşti ve 1877'de Bilimler Akademisine, "paleophone" adını verdiği gerçekte bir fonograf olan bir aletin planını sundu.

Edison'un bu çalışmadan haberi oldu mu? Yoksa yalnızca bir rastlantı sonucu olarak mı bilmiyoruz; tıpatıp aynı ilkelere dayanan makinesi için berat istedi. Edison'u bu makinenin önünde çocukça bir şarkı olan "Mary had a little lamb -Mary'nin minik bir kuzusu var" şarkısını söylerken görenler, makinenin az sonra hımhım bir sesle bunu tekrarladığını duydular.

1878'in fonografı bir oyuncaktı, ama inanılmaz bir gelişme gösterdi ve günümüzün elektrofon ve mikrosiyon plaklarına bir yığın yeni buluş ve icatlara yol açtı...









 

ÜLKELER NEYİ İLE ÜNLÜ

ABD

Hawai Adaları, Kolarado Kanyonu (Büyük Kanyon), OSCAR Ödülleri (Hollywood), Dısneyland, Florida’daki Cap Canavarel Uzay Üssü (NASA), New York Şehri, Superior Gölü, Beyaz Saray, Pentagon, Yellowstone Milli Parkı, Kızılderililer, ABD’nin Simgesi Deniz Kartalı, San Fransisko Havaalanı, Yosemite ve Niagara şelaleleri,San Fransisko Köprüsü (Golden Gate) , Las Wegas, New Orleans (Caz müziğinin merkezi) Los Angelos (Hollywood) şehirleri, Harward,Yale üniversiteleri,Wall Street (New York Borsası) , Coca Cola,Pepsi, Mac Donalds,General Motors,Ford, Microsoft firmaları,Valley Kayalıkları (Arizona Çölü),Güney Dakotadaki dört Amerikan Başkanının büstünün bulunduğu Rushmoure Dağı,Jack London,Ernest Hemingway,John Steinbeck gibi yazarlar, Marilyn Monroe,Jane Fonda,E.Taylor,M.Brando,M.Streep,D.Hofmann,R.de Niro, Steven Spielberg,Michael Jacksen gibi sanatçıları,Times ve Neewsweek dergileri,Metropolitan Sanat Müzesi,Özgürlük Anıtı,Kaliforniyadaki Sekoya Ağaçları

 

AFGANİSTAN

Hayber Geçidi, Kaşmir Dokuması, Afgan Tazısı, Kabil Şehri,Hindikuş Dağları,Budda (Bamian) Kaya Heykelleri ve Tapınakları,(Taliban tarafından tahrip edildi)Halı Kilim Dokumacılığı,Mezar-ı Şerif ,Kandahar'daki Hırka-i Şerif Camii

 

ALMANYA

Otomotiv ( Mercedes, BMW, Opel, Wolkswagen ), Dayanıklı Tüketim Malları ( Bosch, Sıemens, Braun, Fakir, Mıele, Grundıg, Telefunken ), Bayer Kimya, Goethe, Brecht, Grass, Schiller, Thomas Mann, Remarque, Rilke Hienrich Böll gibi Yazarları, Beethoven, Bach, Brahms, Wagner,Robert Schuman gibi Müzisyenleri, Marx, Nietzche, Leibniz gibi Düşünürleri, Einstein, İmmanuel Kant, Martin Luther gibi Bilim Adamları, Michael Schumacher, Boris Becker, Franz Beckenbauer ( İmparator ) gibi sporcuları, Berlin ve Köln Katedralleri ile Bremen Mızıkacıları, Ren Havzası ( madencilik ), Lufthansa Hava Yolları, Berlin ( Berlin Duvarı, Brandenburg kapısı, Bergama Müzesi ) Hamburg, Frankfurt, ( Kitap Fuarı )Münih, Dresden Şehirleri

 

ARJANTİN

Tango Dansı, Eva Peron, Patagonya, Iguazu Şelalesi, And Dağları ve Aconcagua zirvesi ( Güney Amerikanın en yüksek zirvesi ) Büyükbaş Hayvan Besiciliği ve Arjantin Bifteği, Et, yün ve şarap üretimi, Başkent Buenos Aires, Colon Tiyatrosu, Jorge luis Borges

 

ARNAVUTLUK

Krom üretimi, İşkodra Gölü, Arnavut ciğeri ve Arnavut böreği

 

AVUSTURALYA

Ayers Rock Kayalığı ( Dünyadaki en büyük monolit; Güneşin konumuna göre renk değiştirir. Aborjinlerin kutsal tapınağıdır.) Aborjinler ( Avustralya'nın kırkbin yıllık yerlileri ) Tasmanya Canavarı, Sydney’deki Opera Binası, Kanguru, Koyun Besiciliği, Okaliptus Ağaçları, Koala Ayısı ( keseli ayı ), Uçamayan Emu Kuşu, hertürlü sesi taklit edebilen Lir kuşu, Havlamayı bilmeyen köpek Dingo, Kakadu Ulusal Parkı, Melbourne Şehri, Büyük Mercan Kayalıkları, Yazar Patrick White

 

AVUSTURYA

Mozart, Schubert, John Straus, Haydn gibi bestecileri, başkent Viyana, Tuna Nehri, İnnsbruck ve Salzburg kayak merkezleri,

 

AZERBAYCAN

Azeri dansları, Hazar petrolleri

 

BARBADOS

Şekerkamışı, turizm

 

BELÇİKA

Demir-Çelik Endüstrisi, Anvers Limanı, Brüksel’deki AET Binaları, Atomium Heykeli, Brüksel Ulusal Tiyatro Binası, Brüksel ve Brügge Şehirleri, Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi, Brüksel Lahanası

 

BELİZE

Mercan resifleri

 

BİRMANYA (BURMA)

İrrawadi Nehri, başkent Rangoon şehri, teak ağacı

 

BOLİVYA

Ülkenin Kurucusu Simon Bolivar, Kalay Madeni, Koka Bitkisi, Lama ve Alpacalar, Nevado de Llimani Dağları, Başkent La Paz (dünyanın en yüksekte yer alan başkenti) Tiahuannacu ve Aymara Kültürlerinin Kalıntıları, Potosi Şehri, Bolivya yaylaları

 

BOSNA HERSEK

Erik üretimi

 

BREZİLYA

Rio Karnavalı, Amazon Nehri, Tropikal Yağmur Ormanları, Kahve ve Muz Üretimi, Futbol, Iguazu Şelalesi, Şekerkamışı Üretimi ve İhracatı, Rio de Janerio Şehri ve Ünlü Copa Cabana Plajı, Sao Paulo, Brassilia ve Salvador Şehirleri, Mimar Oscar Niemeyer ( Başkent Brassilia'yı tasarladı ), Kahve satış limanı Santos şehri

 

CEZAYİR

Büyük Sahra Çölü, petrol ve fosfat üretimi

 

ÇEK CUMHURİYETİ

Tarihi dokusuyla ünlü başkent Prag, skoda otomobilleri, pilsener ( plzen ) birası, Bohemya kristalleri, Karsbald kaplıcaları, Vaclav Havel

 

DANİMARKA

Başkent Kopenhag, sığır eti, süt ve süt ürünleri, balıkçılık ( ringa, morina ), Hans Christian, Vikingler

 

DOMİNİK CUMHURİYETİ

Başkent Sano Domingo'daki Kristof Kolomb mezarı

 

EKVATOR

Muz Üretimi, Galapagos Adaları ( Darwinin Evrim Araştırmaları Yaptığı Adalar ), Mangrove Ormanları, Başkent Quito, Chimborazo Dağı, Tropikal Yağmur Ormanları, hasır şapka üretiminde kullanılan "kapok" ağacı

 

ENDONEZYA

Sumatra, Selebes, Cava, Borneo, Timor, Moluk, Bali adaları, kauçuk ve baharat ( Moluk Adası ) üretimi, Yağmur ormanları, çoğu volkanik 13.000 adası, 128 adet etkin yanardağ, Bali tapınakları güçlü, şanlı kent anlamına gelen başkent Cakarta, kazıklar üzerine kurulu evler, pirinç ve balık üretimi

 

FAS

Kazablanka şehri, fosfat üretimi, Rif Dağları

 

FİLİPİNLER

Sayısı 7000'e ulaşan ada, Tepesinde sarıçiçekler açan ve ülkenin simgesi olan “Narra ağacı” Bohol adasındaki karstik oluşumlu “çikolata tepeleri”

 

FİNLANDİYA

Fin Hamamı (Sauna), Ren Geyikleri, Buzul Gölleri, Zambak Çiçeği, Nokia Cep Telefonları, Ormanları, Lapplar (Samiler) ve Kültürleri, Kağıt Üretimi ve İhracatı, Rauma ve Helsinki Şehirleri

 

FRANSA

Kozmetik (Vıchy, Loreal, Nıvea, Roc) ve Otomotiv Endüstrisi (Renault, Cıtroen,Peugot) Cannes Film Festivali, Eyfel Kulesi, Versailles Sarayı, Champs Elysee Bulvarı Fransız Rivierası ( St.Tropez, Cannes, Nice ), Şarap ve Şampanya Üretimi, Moda’nın Merkezi Paris Şehri, Victor Hugo, Balzac, J.J.Roussou, Voltaire, Sartre, Moliere, Descartes, Montesguieu, Diderot, Stendhal, Emile Zola, Albert Camus gibi yazarları, Paul Gauguin, P.Cezanne, Renoir, Monet gibi Ressamları,J. P. Belmando, G.Depardieu, J.BinOche, I.Huppert, Notre Damus, Isabella Adjani Gibi Sinema Sanatçıları, Fransa Bisiklet Turu, Fransız Mutfağı, 1789 Fransız Devrimi, Mont Blanc Dağı, Napolyon Bonapart, Charles de Gaulle gibi Siyasetçileri, Normandiya Çıkarması, Paris Metrosu, Notre Dame Kamburu, HızlıTren, Sen ve Ren Nehirleri, Sarbonne Üniversitesi

 

GÜNEY AFRİKA CUMHURİYETİ

Ümit Burnu, Altın, Zümrüt, Elmas gibi yeraltı zenginlikleri, Nobel barış ödülü efsanevi lideri Nelson Mandela

 

GÜNEY KORE

Hyundai Otomotiv ve Elektronik Endüstrisi, KIA, Samsung

 

HAİTİ

Kaplumbağa adası

 

HIRVATİSTAN

"Dalmaçya tipi kıyıları ve adaları," Zagrep şehri, turizm

 

HİNDİSTAN

Tac Mahal (Agra), Amristar Altın Tapınağı (Sih Tapınağı), İndus ve Ganj Nehirleri, Bilgisayar Yazılımı, Çay, Pirinç ve Hint Keneviri Üretimi, Mahatma Gandhi, Tagore, Salman Rüştü, Bombay, Kalküta, Yeni Delhi Şehirleri, Himalaya Dağları, Hindistan Cevizi, Mango Meyvesi, Budizm Dini, Ayur Veda, Sankrist Dili ve Alfabesi, Vittala ve Dilwara Tapınakları, Kobra Yılanları ile Ünlü Hint Fakirleri

 

HOLLANDA

Haarlem Lale Bahçeleri, Yel Değirmenleri, Montofon ve Holstein Cinsi İnekleri, Peynir Üretimi, Denizin Doldurulması İle Oluşturulan Topraklar (Polderler), Çiçek Bahçeleri, Rotterdam Limanı, Amsterdam, Den Haag (insan hakları mahkemesi) ,Lahey (uluslararası adalet divanı) ve Maastricht Şehirleri, Van Gogh, Rembredant gibi Ressamları

 

HONDURAS

Kahve, muz

 

IRAK

Babilin Asma Bahçeleri (Semiramis), Hurma Üretimi, Bağdat Şehri, Petrol Yatakları, Şattülarap Nehri,Uruk ve Ninova harabeleri,Bağdat,Basra, Kerbela şehirleri

 

İNGİLTERE

Thames Nehri, British Museum, Oxford Üniversitesi, Tower Brıdge, Bıg Beng Saat Kulesi, Wembley Stadı, Wımbledon Tenis Turnuvası, M.Jagger ( R.Stones ), P.Collins, Queen ( Fredy Mercury ), Rooben Hood ,İngiliz Porseleni, Çay Kültürü ( Beş Çayı ), İngiliz Pubları, Lordlar Kamarası, Londra, Liverpool, Birmingham şehirleri, Hyde Park, Endüstri Devrimi, Londra Borsası, Soldan akan Trafik, Kraliçe Elizabeth, İnç, Mil gibi ölçü birimleri, Francis Bacon, Bertrand Russel, Sheakespeare, Charles Dickens, George Orwell, Agatha Christie, Harold Pinter gibi yazarları, Windsor Kraliyet Sarayı, Devler Kaldırımı, Balmumundan ünlü heykellerinin sergilendiği Madame Tussaud Müzesi

 

İRAN

El Dokuması İpek, Tebriz, Isfehan, Şiraz Halıları, Cam ve Gümüş İşçiliği, Petrol Yatakları, Havyar,Tahran,İsfehan,Tebriz,Şiraz,Kum ve Meşhed şehirleri, Elbruz Dağı, Zerdüştlük,Bahailik Dinleri,Pehlevi Hanedanı,Humeyni,Minyatür resimleri, Seramik işlemeciliği,Hafız,Eşref,Hayyam ve Nizamilmülk gibi yazarları

 

İSKOÇYA

Gayda Çalgısı, İskoç Viskisi, Erkek İskoç Eteği, İlk Klonlanan Koyun Dolly, Edinburgh ve Glasgov Şehirleri, Sean Connory

 

İSPANYA

Boğa Güreşleri, Flamenko Dansı, El-Hamra Sarayı, Mayorka, Minorka İbiza Adaları (Balear Adaları), Fiesta, Zeytinyağı, Seat Otomotiv, Barcelona, Madrid, Granada, Sevilla, Cordoba, Santiago de Compostela Şehirleri, Rioja Şarapları, Pamplona ( Boğa Güreşi Festivali ), Kanarya Adaları, Sevilla, Toledo, Salamanca ve Barcelona Katedralleri, Cordoba Camii, Kraliyet Ailesi, Picasso, Salvador Dali, Goya, El Greco gibi ressamlar, Luis Aragon, Cervantes (Don Kişotun Yazarı), Garcia Lorca gibi yazarlar, Carlos Saura (Carmen, Antonio Banderas, Penolepe Cruz, Luis Bunuel, Pedro Almodevar gibi sinema sanatçıları

 

İSVEÇ

Nobel Ödülleri, Ericsson Cep Telefonları, Volvo Marka Otomobil, İkea ( Mobilya Firması ), Astrid Lindgren ( Masal Kitabı Yazarı ), Selma Lagerlöf, Ren Geyikleri, Olof Palme, ( unutulmaz başbakan ), Stockholm, Malmö, Göteborg Şehirleri, Alfred Nobel, Öoland Adası, Lappland Bölgesi ( yazın uzun gündüzleri ile ünlü ), İngmar Bergman

 

İSVİÇRE

Saat Üretimi, Çikolata Üretimi, Kış Sporları, Gölleri, Doğal Güzellikleri, Bankacılık Sistemi, Cenevre ( Pek çok uluslararası kuruluşun merkezi ) Bern, Zürih Şehirleri, Davos Şehri ve Toplantıları, Alp Dağları, Kara ve Demiryolu Tünelleri, İlaç Endüstrisi, Rutli Çayırları, milli kahramanları Guillaume Tell

 

İTALYA

Pisa Kulesi, Rönesansın Merkezi Floransa Şehri ( Roma ), Kanalları ve Gondolları ile Ünlü Venedik Şehri, Sardunya ve Sicilya Adaları, Etna ve Vezüv Yanardağları, Modanın Merkezi Milano Şehri, Deri, Gözlük , Giyim (Benotton, Dıesel), Otomotiv (fiat,alfa romeo, ferrari,i veco) ve Zeytinyağı Sanayii, Spagetti ve Pizza, Şarap (Cianti), Pavarotti, Rossini, Vivaldi, Puccini gibi Müzisyenleri, Leonardo Da Vinci, Fellini, Michelangelo, Raffael, Boticelli, Marco Polo, Roma, Cenova, Torino, Napoli, Palermo Şehirleri, Alp Dağları, Toskana Bölgesi, Collosseum, Dante Alleghri, Carlo Levi, Umberto Eccho, Giovanne Bocacccio Gibi Yazarları, Sophia Loren, Ornella Muti Gibi Sinema Sanatçıları, Abruzzo Ulusal Parkı, Gard köprüsü

 

İZLANDA

Balık Avcılığı, Volkanik Arazi ve Gayzerler (Ateş ve Buzlar Ülkesi), Geleneksel Koyun Yetiştiriciliği, Başkent Reyjkavik, Gullfoss Şelalesi, Edda Destanı,Sky tatlısı, Saga halk öyküleri, Reyjkavik turfandalıkları

 

JAMAİKA

Boksit üretimi, ( Alüminyumun hammaddesi ) Atletizm sporu, şeker kamışı ve muz üretimi

 

JAPONYA

Fuji Yanardağı, Çiçek Süsleme Sanatı (İkebana), Bonzai (Küçük Ağaçlar), Kimono (Geleneksel Giysi), Otomotiv Endüstrisi (Honda, Mazda, Toyota, Mitsibusi, Isuzu) Elektronik Eşya (Sony, Sharp, Canon, JVC, Yashica) ve Bilgisayar, Optik Aletler, Balık Avcılığı (Suşhi), Geyşalar, Sergei İmamura, Akira Kurosava Gibi Sinema Yönetmenleri, Sumo Güreşi, Tokyo, Kyoto,Nagasaki, Hiroşima Şehirleri, Depremlere Dayanıklı Yapıları, Hızlı Trenler, Budizm, Zen Budizm ve Şintoizm Dinleri

 

KAMBOÇYA

Kızıl Khmerler, Mekong Nehri, Budha Heykeli, Budha rahiplerince kutsal sayılan Angkor-vat şehri, Teak ağacı, pirinç

 

KANADA

Ülkenin Simgesi Akçaağaç, Kutup Ayıları, Eskimolar(İnuit=insan), Balık Avcılığı, Kağıt Sanayi, Calgary Kış Olimpiyatları, Kış Mevsimi,Toronto Televizyon Kulesi,Tundralar ve Buzullar,Ulusal Parklar,Ottawa,Toronto,Montreal,Calgary,Quebec,Van couver Şehirleri, Niagara Şelalesi

 

KAZAKİSTAN

Baykal ve Aral gölleri, Kızılkum Çölü, Seyhun Nehri ( Sir-i Derya ), Baykonur uzay üssü

 

KENYA

Nairobi ve Mombasa Şehirleri, Masai Yerlileri, Klimanjaro Volkanik Dağı, Safari Turları, Tsavo ve Masai Mara Ulusal Parkları, Nakuru Gölü, Rift Vadisi

 

KOLOMBİYA

Zümrüt Madeni, Medelin, Gabriel Garcia Marguez, Başkent Bogota, Altın Zenginliği ve Başkent Bogota'daki Altın Müzesi (dünyada birinci), Nevada del Ruiz ve Nevada del Tulima Volkanik Dağları, Kok Ağacı, Kahve Bitkisi ve ihracatı, Olmek Büstleri, Dünyanın en zengin kuş çeşidi

 

KUVEYT

Petrol Yatakları, Kraliyet Ailesi

 

KÜBA

Havana Purosu ,Havana, Dansları (rumba, mambo, konga, salsa, Küba bolerosu) Efsanevi Lider Fidel Castro, Şekerkamışı ve tütün Üretimi, Başkent Havana, atletizm, voleybol, boks gibi spor dalları

 

LİBERYA

Deniz ticaret filosu

 

LİBYA

Petrol Yatakları, Çöl Bedevileri, Muammer El Kaddafi, Fizan Çölü

 

LÜBNAN

Beyrut Şehri, Lübnan Sediri

 

LÜKSEMBURG

Demir rezevleri ve demir-çelik sanayi

 

MACARİSTAN

Balatan Gölü,Hun İmparatorluğu,Atilla,Bela Bartok (Besteci) İmre Kertez,Zoltan Fabri,Başkent Budapeşte

 

MADAGASKAR

Boabab Ağaçları (Maymun Ekmeği Ağaçları), Madagaskar Maymunu (Katta), Mahafaly Mezarlıkları (Doğa Dinine ait), "zebu" adı verilen hörgüçlü sığırlar, 800'ü bulan kelebek türü

 

MAKEDONYA

Mostar Köprüsü, başkent Üsküp

 

MALDİVLER

Mercankaya adaları, turizm

 

MALEZYA

Petrona Towers İkiz Kuleleri, Palmiye Yağı, Kauçuk, Kereste, Kalay, Başkent Kuala Lumpur, Tropikal Ormanlar, Taman Negara Ulusal Parkı

 

MALTA

Malta Şövalyeleri, Malta Eriği, Turizm,Başkent Valetta

 

MEKSİKA

Maya ve Aztek Uygarlıkları, Mısır Cipsi, Acapulco Sahilleri, Hasır Meksika Şapkası, Meksika Yemekleri, Viva Zapata, Pancho Villa, Meksiko City Şehri, Tikal Harabeleri, Barracana Del Cobre Kanyonu ( 1200 metre derin ) Frida Kahlo, Octavia Paz, Carlos Fuentes gibi sanatçıları, "hacienda" adı verilen büyük çiftlikler, gümüş ve petrol üretimi, domates ve bal üretimi

 

MISIR

Keops, Kefren, Mikerinos ve Gize Piramitleri, Nil Nehri ve deltası, Süveyş Kanalı, Pamuk ve hurma Üretimi, Kahire, İskenderiye Şehirleri, Assuan Barajı, Neferetetti, Tutan Kamon, Ramses, Ömer Şerif, Sina Yarımadası, El-Ehzer Üniversitesi, Papirus, Çöl Arazisi, Luxor Şehri ve Harebeleri ( Abu-simbel, Ramses obeliksi ) Kral Faruk, Cemal Abd-el nasır, Enver Sedat, İskenderiye feneri

 

MOĞOLİSTAN

Yurt Adı Verilen Moğol Çadırları, Taşlık Gobi Çölü, Kımız İçkisi, Kubilay Han, Cengiz Han, Timurlenk, Başkent Ulan Bator, Göçebe yaşam

 

MONACO

Monte Carlo'nun kumarhaneleri, okyanus müzesi, otomobil yarışları, turizm

 

NAMİBYA

Namib Çölü, Etoşha Ulusal Parkı, Büyük Balık Irmağı Kanyonu

 

NİJERYA

Nijer Nehri, Mangrov ormanları, petrol ve doğalgaz rezervleri, kakao üretimi, yağmur ormanları, konuşulan 500 farklı dil, Wase Kayası

 

NİKARAGUA

Sandinista gerillaları

 

NORVEÇ

Vikingler, Balık Avcılığı, Sogne Fiyordu, Orman Ürünleri, Kuzey Denizi Petrolleri, Henrik İbsen ( Yazar ), Somon ve Ringa Balığı Üretimi, Kağıt Üretimi ve İhracatı, Ren Geyikleri, Kutup gece ve gündüzleri, Denizci Kızıl Erik ( Kristof Kolombdan 500 yıl önce Amerika kıtasına ayak basmıştır.)

 

ÖZBEKİSTAN

Semerkant ve Buhara ile Taşkent Şehirleri, Pamuk Üretimi, İpek Yolu,Kızılkum Çölü,Aral Gölü

 

PAKİSTAN

İndus Nehri

 

PANAMA

Panama Kanalı, bakır rezervleri

 

PERU

İnka Uygarlığı, Nazca Çölü ve Dev Nazca Heykelleri, Titicaca Gölü, Balıkçılık, Koka Bitkisi, yük hayvanı "lama" ile yün üretiminde yararlanılan "alpaka," And Dağları, Machu Picchu Harabeleri, Huaca del Sol ( Güneş Piramidi ), Lima Şehri, İnkaların Başkenti Cuzco Şehri

 

POLONYA

Polka Dansı, Varşova’daki Bilim ve Kültür Sarayı,Varşova ve Krakov Şehirleri,Solidarnosc Sendikası,Lech Walesa,Auschwitz (Oswiecim) Nazi Toplama Kampı

 

PORTEKİZ

Lizbon Şehri, Asor Adaları, Kristof Kolomb, Magellan, Bartolomeu Dias, Vasco de Gama gibi gezginleri ve deniz seferleri, Maderia Adası, Fadango ve Fado Müziği, Fatima, Porto Şehri, Karanfil Devrimi, Porto şarabı

 

PORTO RİKO

Salsa dansı

 

ROMANYA

Karpat Dağları, Karpatların maradonası George Hagi, Nikolay Çavuşesku

 

RUSYA FEDERASYONU

Kızılmeydan, Kremlin Sarayı, Moskova Metrosu, Bolşoy Opera ve Balesi, Moskova Sirki, Tayga Ormanları, Sibirya Ovaları, San Petersburgun ( Leningradın ) Beyaz Geceleri , Lenin, Stalin Gibi Politikacıları, Tolstoy, Çehov, Turgenyev, Mayakowski Dostoyevski, Gogol, Pasternak, Ehrenburg Gibi Yazarları, Rahmaninov, Çaykovski Gibi Müzisyenleri, Rudolf Nureyev, Wladivostok, Nowgorad ve İrkutsk Şehirleri,Yenisey, Don, Obi ve Lena Nehirleri, Çarlık Yönetimi ve Ekim Devrimi, Baykal Gölü, Trans Sibirya Demiryolu, Mihail Gorbaçov, Boris Yeltsin Gibi Siyaset Adamları, Anna Kournokovika (Tenisçi)

 

SEYLAN (SRİ LANKA)

Yatan Budha Heykeli, Seylan çayı

 

SUDAN

Nübye Çölü, pamuk üretimi, Afrika kıtasının en geniş alanlı ve ençok komşuya sah ip (10 ülke) ülkesi

 

SURİYE

Şam (Damascus) ve Halep Şehirleri, Golan Tepeleri, Caber Kalesi, Zengin Mutfak Kültürü

 

SUUDİ ARABİSTAN

Kabe’deki Hac ve Umre Ziyaretleri, Arap Atları, Petrol Zenginliği, Hurma Üretimi, Nüfud,Rubulhali ve Deha Çölleri, Mekke ve Medine Şehirleri, Cidde Havaalanı, Suud Ailesi ve Kraliyet Yönetimi, Deve Kervanları

 

ŞİLİ

Bağcılık ve Şarap Üretimi, Bakır Üretimi, Pablo Neruda, Atacama Çölü, Başkent Santiago, Salvador Allende, A.Pinochet, And Dağları, Dev taş heykelleriyle ünlü Paskalya Adası

 

TAHİTİ

Turizm

 

TAYLAND

Çivi Adası, Fil Yarışları, Bangkok Şehri, Tayland Uçurtmaları, Maymun Festivali, Kwai Köprüsü, Budist Tapınakları, Kauçuk Üretimi, Mekong Nehri ve Deltası, Siyam Kültürü ve Kedisi, Başkent Bangkok'un su üstündeki evleri ( Klongları ),Fra-Patom-Şedi Tapınağı

 

TAYVAN

Gece Kulüpleri, Taipeh Şehri, Elektronik Eşya Üretimi, Chiang-Kai-Shek Müzesi, 501metrelik yüksekliği ile dünyanın en yüksek binası olanTaypey gökdeleni

 

TİBET

Tibet Öküzü (yak), Tibet Rahipleri, Lhasa Şehri, Dalay Lama, Potala Sarayı

 

TUNUS

Zeytin ve Zeytinyağı Üretimi, Turizm, Kartaca Harabeleri,Şott Cerid Gölü, Şot adı verilen tuzlu ve sığ göller, Atlas Dağları, İslam mimarisi, Matmata'daki Mağara Evler

 

TÜRKİYE

Yoğurt, İstanbul Şehri, Kız Kulesi, Peribacaları, Pamukkale, Türk Döneri, Türk Mutfağı, Nemrut Dağı, Truva Atı, Efes Antik Kenti, Ağrı Dağı, Türk Rakısı, Topkapı Sarayı, İstanbul Boğazı, Truva, Efes, Bergama Harabeleri, Ayasofya Camii, İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Kazdağı (İda), İstanbul, Antalya, İzmir, Ankara Şehirleri

 

TÜRKMENİSTAN

Pamuk Tarımı, Aşkabat Şehri, Karakurum Çölü, Petrol ve Doğalgaz Üretimi

 

UKRAYNA

Kiev ve Yalta şehirleri, Donets kömürleri, Krivoy Roy demirleri, Çernobil Nükleer Santrali

 

URUGUAY

Parana Irmağı ve Parana halici, inek ve danaları (Güney Amerikanın İsviçre’si)

 

ÜRDÜN

Lut Gölü (Ölüdeniz), Haşimi Krallığı, Amman ve Akabe Şehirleri, Wadi Rum

 

VATİKAN

Katolik Kilisesi , Papa, Hıristiyanlığın Merkezi

 

VENEZUELLA

Angel Çağlayanı, Petrol Yatakları, Muz Üretimi, Güzellik Kraliçeleri,Caracas Şehri,Orinoco Nehri

 

VİETNAM

Along Koyu, Angkor Vat Tapınağı

 

YEMEN

Kahve Üretimi,Başkent Sana ve Sana Şehrinin ünlü Kerpiç Mimarisi

 

YENİ ZELANDA

Maori Yerlileri, Koyun Yetiştiriciliği ve yün üretimi, Başkent Wellington, Waitomo mağaraları

 

YUNANİSTAN

Antik Yunan Mitolojisi ( Helen Kültürü ), Atina’daki Akropol Tepesi, Aynaroz Kayalıkları, Rodos ve Girit Adaları, Deniz Ticaret Filosu, Sirtaki, Olimpos, Delphi, Athos Dağı ve Rahipleri, Maria Callas, Nikos Theodorakis, 12 Adalar, Papandreu, Onasis, Başkent Atina, Korint Kanalı, Zeytinyağı üretimi,Hipokrat Yemini ( Doktorlar için )

 

ZAİRE (KONGO)

Tanganika Gölü, manyok ve şekerkamışı üretimi

 

ZAMBİYA

Zambezi Çağlayanları, Güney Luangwa Ulusal Parkı

 

ZİMBABWE

Zambezi Irmağı, Hwange ulusal parkı, Viktorya ve Inyangambe çağlayanları, Kariba Gölü







 

A'DAN Z'YE ŞİFALI BİTKİLER

ADAÇAYI:
Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır.

AHUDUDU:
Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir.

ANASON:
Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı arttırır. Öte yandan kusmayı ve ishali keser.

ASMA:
Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.

AVOKADO: Çok kalorili olmasına rağmen içerdiği Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidanttır. Antioksidantlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E vitamini de içerir. Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir.

AYRIKOTU:
İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir.

AYVA:
İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.

BADEM:
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Böbrek, mesane ve tenasül yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

BAKLA:
İdrar yollarını temizler. Böbrek ağrılarını dindirir. Böbrek iltihaplarını giderir. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur.

BAMYA
Halsizliğe karşı bire bir. 100 gram bamya günlük magnezyum (hücrelerin enerji depolamasına yarayan madde) ihtiyacımızın üçte birini ve yüzde 10'dan daha fazla miktarda ise günlük demir (akyuvarların vücut içinde oksijen taşımasını sağlıyor) ihtiyacımızı karşılıyor.

BEZELYE:
Taze ve donmuş olarak kullanılabilen bezelye B1, C vitaminleri, protein, lif ve folik asit içerir. Sinir sisteminde sorunları olanlara tavsiye edilir.

BROKOLİ:
Kansere karşı bizi koruyan ve ömrümüzü uzatan müthiş bir sebze. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine birebir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin deposudur. Brokoli tutkunlarında ender olarak bağırsak ve akciğer kanseri görülür, kalp dolaşım hastalıklarına da pek fazla rastlanmaz. Kadınlarda göğüs kanserini önler.Göğüs kanserine ve spinabifida hastalığına karşı etkili. Brokoli bol miktarda, göğüs kanseri riskini azaltan 'indole' adlı bir madde içeriyor. İndole, göğüs kanserine neden olan östrojen bozukluklarını engelliyor. Ayrıca brokolinin diğer bir özelliği de, spinabifida hastalığını (doğuştan belkemiğinde son omurun kapanmamış olması) önlemesi.

BUĞDAY:
Lifli gıdalar sağlıklı bir beslenmenin temelidir. Buğdayın dış kabuklarından elde edilen kepek de, genellikle mısır gevreği türü yiyeceklerle tüketilir. Kepekli buğday unundan yapılan kurabiye vb. bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kabızlığı önler. Buğday tanesinin özü olağanüstü besleyicidir. Vücudun özümsediği kalsiyum, demir ve çinko burada depolanır. Besin değeri, potansiyel olarak yulaf ve mısırdan daha yüksek olan buğday, bağırsak ve rektum kanserini önleyici faktörler içerir. Ama, yulaf ve mısıra kıyasla sindirimi biraz daha zordur.

CEVİZ AĞACI:
Yaprakları ve kabuklarıyla hazırlanan ilaçlar kanı temizler, kansızlığı giderir. İshal ve dizanteriyi keser. Verem ve şeker hastalığında hem besleyici, hem de tedavi edicidir. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır.

ÇAMFISTIĞI:
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.

ÇEMEN:
Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir.

ÇİLEK:
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.

ÇÖREKOTU:
İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker. Koklanacak olursa baş ağrısını keser.

DEFNE:
Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar. Sinir ağrılarını dindirir.

DENİZ KADAYIFI:
Solunum ve hazım sistemi nezlelerini giderir. Vücudu besleyici olarak da kullanılır.

DENİZ YOSUNU
Metabolizmanın işleyişini hızlandırıyor. Troid hormonundaki dengesizlikleri engellen maddelir içeren su yosunu, metabolizmayı hızlandırıyor. Ayrıca, B vitamini, kalsiyum ve çinko içeren yosun; deriye, tırnaklara ve saça karşı etkili.

DEVEDİKENİ:
Ateş düşürür. Terletir ve vücuda rahatlık verir.

DOMATES:
Kanserden koruyucu ve yaşlanmayı zihinsel ve bedensel olarak yavaşlatıcı bir sebze. C ve E vitaminleri içerir. Domates zengin bir potasyum kaynağıdır ve çok az miktarda tuz bulunur. Yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olur ve vücudun su tutmasını engeller. Kalp hastalıklarına ve prostat kanserine karşı etkili. 'Beta karotin'e yakın olan likopen içeriyor. Likopen vücudu kalp hastalıklarına karşı koruyan maddeler arasında yer alıyor. Araştırmalar domatesin prostat kanseri riskini azalttığını gösterdi. Haftada en az iki kez domates yiyen erkeklerin, diğerlerine oranla prostat kanserine yakalanma riskleri az

DUT:
Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.

EBEGÜMECİ:
Göğsü yumuşatır. Öksürük keser. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder.

ELMA:
Günde bir elma yemek doktoru evinizden uzak tutar. İki elma yerseniz, kalp ve dolaşım sorunlarına karşı korunmuş olursunuz. Kolesterolü yok eder ve kabızlığı önler. Sindirimi kolaylaştırır. Kokusu rahatlatır ve kan basıncını düşürür. Artrit, romatizma ve gut hastalıklarına karşı da yararlıdır.

ENGİNAR:
Kandaki üre ve kolesterolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur.
Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir.
Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikler

FESLEĞEN:
Öksürüğü keser. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu, sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratları kaçırır.

FINDIK:
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.

GELİNCİK:
Nefes darlığı, astım ve bronşitte rahatlık verir. Kan tükürme ve kusmayı önler. Yanıkları iyileştirir.

GREYFURT:
C vitamini bakımından çok zengindir. Yarım greyfurt günlük C vitamini ihtiyacının yüzde altmışını sağlar. Kolesterol oranını düşüren pektin maddesi bulunur. Kansere karşı koruyucu özellik taşır. İştah açar.

HATMİ:
Ağız, boğaz ve dişeti iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak iltihaplarını giderir.

HAVUÇ:
Haftada beş kere yendiği takdirde Harvard'ın araştırmalarına göre kadınlarda kalp enfarktüsünü, felç tehlikesini yüzde 68 oranında azaltıyor. Günde iki havucun erkeklerde kandaki kolesterolü yüzde 10 oranında azalttığı görülmüştür. Her gün yenen bir havuç da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indiriyor. Havuçtaki Beta-Karotin de gözleri yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruyor ve bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir, anne sütünü arttırır, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir, idrar ve bağırsak gazlarını söktürür, ülserdeki şikayetleri giderir.
Kansere karşı etkili olduğu gibi cildin kurumasını da engelliyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Beta karotin (kansere neden olan serbest radikallari durduruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor) içeren havucun en büyük özelliklerinden biri içerdiği bu maddenin cildin kurumasını engelleyen A vitaminine dönüşebilmesi. .

ISIRGAN:
Dıştan tatbik edildiği zaman iç organlarda biriken kanı çeker. Burun kanamalarını keser. Balgam söktürür.

ISPANAK:
Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze. Göz hastalıklarına ve derideki lekelenmelere karşı etkili. Ispanak içerdiği iki kimyasal madde sayesinde görme bozukluklarına karşı etkili. Haftada 6 kez ıspanak yiyenlerin yüzde 86 oranında yaşın ilerlemesiyle birlikte ortaya çıkan derideki lekelenmeler gibi bir sorunlarının olmayacağını gösteriyor. Ayrıca yaşla birlikte ortaya çıkan göz hastalıklarına karşı da etkili. Bir porsiyon ıspanak, günlük demir ihtiyacımızın onda birini karşılıyor.

İNCİR:
Bağırsakları yumuşatır. Kabızlığı giderir. Bronşit, öksürük ve boğaz ağrılarında faydalıdır. Enerji verir.

KARANFİL:
Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Sinirleri uyarır. Hazmı kolaylaştırır. Koku giderir. İştah açar.

KEKİK:
Bedeni kuvvetlendirir. Hazmı kolaylaştırır. Kalp çarpıntısını keser. Bağırsak iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Kandaki şeker miktarını azaltır.

KIRMIZI BİBER
Bulaşıcı hastalıklara karşı etkili. Vücudun özellikle bulaşıcı hastalıklara karşı olan direncini artırıyor. Portakaldan daha fazla miktarda C vitamini içeren bu sebze, aynı zamanda içerdiği beta karotin ile bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor.
100 gram kuru kırmızı biberin 318 kalori enerji verdiğini, 148 miligram kalsiyum, 76 miligram C vitamini (taze biberde 340 miligram), 8,1 gram su, 2 bin 14 miligram potasyum, 41 bin 610 IU A vitamini, 12 gram protein, 293 miligram fosfor, 15 miligram B3 vitamini, 17,3 gram yağ, 152 miligram magnezyum, 2 miligram B2 vitamini, 56,6 gram karbonhidrat, 30 miligram sodyum, 1 miligram B1 vitamini, 24,9 gram lif, 8 miligram demir yanında acılık ve renk maddesi gibi organik bileşikler içerdiğini vurguladı.

Beslenmede çok büyük öneme sahip kırmızı biberin, bir o kadar da insan sağlığında aranılan bir materyal olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Tuncer, şöyle devam etti: ''Kırmızı biber mide suyu ve tükürük oluşumunu artırır, sindirimi kolaylaştırır, romatizma, mafsal ve diş ağrılarını azaltır, krampları giderir, kolera ve gut hastalıkları başta olmak üzere bir çok hastalığa iyi gelir. Kanser riskini azaltır ve kanser tedavisinde kullanılır. Terlemeyi artırır, serinlik verir (sıcak iklimlerde kullanılmasının nedenlerinden birisi budur), öksürük ve boğaz ağrılarını gidermede (gargara olarak) kullanılır, sinir hastalıkları için doğal yatıştırıcıdır, vücuttaki aşırı yağ ve kolesterol birikiminin önlenmesini sağlar.
Antibakteriyel etkisi ile hastalıkların önlenmesinde de etkili olan kırmızı biber ülkemizde ağırlıklı olarak Kahramanmaraş, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere Güney ve Güneydoğu illerinde fazlaca tüketilir. Bu bölgenin kırmızı biberleri acı tiplerdir. Kırmızı biber kuzeyde ise en çok Bursa ve Bilecik'te üretilmektedir. Bu biberler ise genellikle tatlıdır.''

KINAKINA:
Ateş düşürür. Sıtmayı tedavi eder. Tifoda faydalıdır. İştah açar. Cilt kaşıntılarında faydalıdır.

KİRAZ
Aspirin yerine kiraz
Kiraz yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor. Michigan eyaletinde yaşayanlar, bu yörede çok yetiştiğinden, bol bol kiraz yiyorlar. Kimileri bu meyvenin gut ve mafsal iltihabından kaynaklanan ağrılara birebir olduğunu ileri sürüyor.
Michigan Eyalet Üniversitesi'nden Muraleedharan Nair kirazda bulunan ve ''antosiyanin'' olarak bilinen kırmızı renkteki kimyasalların bu etkiyi yaratabileceğine dikkat çekiyor.
Nair ve ekibi genelde uygulanana deneylerden yararlanarak söz konusu belişimlerin aspirin ve ibuprofen gibi ağrı kesicilerde bulunan enzimleri içerip içermediğini araştırdı. Ardından kimyasalların serbest radikallerin zararlı etkilerini yok edici özelliklerini inceleyerek bunları vitaminlerle karşılaştırdı. Sonuçta, 20 kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da tanık olundu. Nair'e göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki yaratıyor. Nair kirazdaki antosiyaninin tablete dönüştürülmesine çalışıyor.

KİVİ:
Bir kivide, bir portakalda olan C vitamininin iki katı vardır. Potasyum bakımından da zengindirler. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.

KUŞBURNU:
Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor.

KUŞKONMAZ
Hazımsızlığa karşı etkili. Antitoksit maddeler içeren bu sebze böbreği toksinlerden arıtıyor ve besinlerin hazmedilmesini kolaylaştırıyor.

LAHANA:
Kansere karşı etkili olduğu bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C ve E vitamini, potasyum içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astıma faydalıdır. Bağırsak kanserine karşı etkili. Lahana kanser hücrelerinin üremesini engelleyen kimyasal bir madde (isotiocyanates) içeriyor. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, haftada bir gün lahana yiyenlerin bağırsak kanseri olma riskleri üçte iki oranında azalıyor.

MAYDANOZ:
Salata ve yemeklerin süsü maydanozun nerdeyse deva olmadığı dert yok gibi.. A ve C vitamini ile demir, kükürt, fosfos ve mangan elementleri deposu olan maydanoz sindirimi kolaylaştırıyor, böbrek taşlarını düşürüyor, görme gücünü ve anne sütünü artırıyor.
Bir demir deposudur. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum ve A vitamini vardır. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar. Böbrekleri çalıştırarak idrar getirir ve taşları düşürüyor , kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı da koruyucudur. Yatmadan evvel yenildiğinde sabahları tatlı bir nefesle uyanmamızı sağlar. Anne sütünü artırır. Vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar. Görme gücünü artıyor, kaynatılıp içiildiğinde ve cilde bu suyla pansuman yapıldığında sivilcelere iyi geliyor. Kaynatılan maydanozun suyu gözlere pansuman yapıldığında gözdeki iltihaplanmaları önlüyor ve yanmayı geçiriyor. Kaynatılıp sirke ile saçlar yıkandığında saçların uzaması ve kuvvetlenmesini sağlıyor..

MANTAR
Bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Özellikle Çinliler'in ilaç niyetine yedikleri bu sebze, bünyeyi hastalıklara karşı koruyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

MARUL
Kemik erimesine karşı etkili. Sütten bile daha fazla kalsiyum içeren bu sebze, kemikleri güçlendirmesi açısından bir numara. 100 gramında, küçük bir bardak sütün içinde bulunan kalsiyumdan daha fazlasına sahip. Bu miktar günlük kalsiyum ihtiyacının dörtte birine tekabül ediyor.

MELEKOTU:
Kan dolaşımını düzenler. Terletir. Kurutulmuş melekotu dövülüp başa sürülecek olursa bitleri öldürür. Astım nöbetlerine faydalıdır.

MEYANKÖKÜ:
Grip, nezle, anjin ve nefes darlığına faydalıdır. Öksürük ve balgam söktürür. Yüksek tansiyonu düşürür.

MISIR:
Yüzde 18.3 gibi yüksek oranda lif içeriyor. Mısırın içeriğindeki yüksek karbonhidrat, enerji seviyenizi yükseltir. İçinde protein, kalsiyum, demir, fosfor, A ve B2 vitaminleri bulunur.

MUZ:
Folik asit, potasyum ve B6 vitamini bakımından son derece zengin bir meyvedir. Potasyum krampları önler.

NAR:
Vücudu kuvvetlendirir. İshali keser. Burun poliplerine faydalıdır. Şerit düşürür. Kalbi kuvvetlendirir. Mide, bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla kullanmamalıdır.

NOHUT:
Vücudu kuvvetlendirir. Anne sütünü arttırır.

ÖKSEOTU:
Kalbin atışlarını arttırır. Damar kireçlenmelerinde faydalıdır. Sara ve akciğer kanamalarında kullanılır.

PATATES:
Kızarmış yemezseniz kilo aldırmaz. Sindirimi kolaylaştırır, kabızlığı önler. Yorgunluğa karşı birebirdir. Bol miktarda C vitamini ve protein içerir.Halsizliğe karşı etkili. Vücuda enerji veren madde olan karbonhidrat içeren patates, C ve E vitaminleri ve beta karotin açısından en zengini.

PIRASA:
İdrar söktürür. Mide rahatsızlığına iyi gelir. Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.

PORTAKAL:
Antioksidantlar ile dolu bir meyve. Kanseri önleyici olarak bilinen bütün maddeleri içeriyor. Ayrıca bol miktarda C vitamini içeriyor.

SALATALIK:
Salatalığın kendisi ya da suyu cildimizi bir tonik kadar temizler. Salatalık kabızlığı önler, böbrek ve kalp hastalıklarında vücutta biriken suyun atılmasına yardımcıdır.
Kalp hastalıkları ve enfeksiyonlara karşı etkili. Kükürt içeriyor ve bu madde vücudun enfeksiyonlara karşı dayanıklılığını artırdığı gibi, kolestrolü de düşürüyor.

SALEP:
Öksürük ve bronşite faydalıdır. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Zihni çalıştırma gücünü arttırır.

SOĞAN VE SARIMSAK:
Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Kalbe ve alerjik hastalıklara karşı etkili. Soğan içerdiği kimyasal maddelerle kalbimizi güçlendiriyor ve alerjik reaksiyonları engelliyor. Newcastle'da yapılan araştırmalar, düzenli bir şekilde soğan yiyenlerin damarlarının tıkanma riskinin azaldığını gösteriyor.

SOYA:
Uzun yaşamak isteyen herkes mutlaka soya tüketmelidir. Soya, içerisinde östrojen hormonuna benzer işlev gören ve bu hormonun etkilerini sulandıran bir madde içerir ve buda kadın bünyesi için son derece yararlıdır. Çünkü, hücre yenilenmesini hızlandıran östrojen hormonunun aşırı üretimi, göğüs, rahim ve boyun kanserine yakalanma riskini çok arttırır

TARÇIN:
Ruhi sıkıntıları giderir. Sürmenajda faydalıdır. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar, hazmı kolaylaştırır.

TERE:
İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler, öksürük söktürür. İdrar söktürür, böbrekleri ve idrar yollarını temizler. Kanser, anemi ve lif hastalıklarına karşı etkili. Tere kanserle savaşan sebzelerin arasında olduğu gibi aynı zamanda en fazla kalsiyum, demir ve folik asit içerenlerin başında geeliyor. Tere gibi yeşil sebzeler yiyen kadınların, life ilişkin hastalıklara yakalanma riskleri daha az.

TON BALIĞI:
Çok yağlı olmasına rağmen Omega-3 adlı önemli bir yağ asiti içerir. Bu madde, yüksek tansiyon, kalp çarpıntısı ve şiddetli migren ağrılarına iyi gelir. Ayrıca cilt kuruluğunu ve egzamayı tedavi eder. Ancak taze olarak yenmelidir. Konserve olarak satılan ton balığı yüksek D vitaminin içermekle birlikte Omega-3 yağ asitinden yoksundur.

TURP:
Böbreklerdeki mikropları öldürür. Kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer şişliğini indirir. Sarılıkta faydalıdır. Safra taşlarının düşürülmesine yardımcıdır. Romatizma, siyatik astım ve bronşite faydalıdır.

VİŞNE:
İshali keser. Ateşi düşürür. İdrar söktürür. Vücuda rahatlık verir.
başa dön

YENİBAHAR:
Damar sertliğini önler. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını giderir.

YOĞURT:
Vücudun çeşitli organlarında bulunan bakterilerden bağırsakta barınanları, sindirim sisteminin düzenli çalışması açısından önemlidir. Bu bakteriler, enfeksiyonların ve bulaşıcı bir hastalık geçirirken almak zorunda kaldığımız antibiyotiklerin saldırısına uğrayabilir. Bu da sindirim sistemini harap eder. Yoğurt bu sorunu çözer, azalan bakteri miktarını normal seviyesine getirir ve enfeksiyonları hem önler, hem de onlarla mücadele eder. Bağışıklık sistemini de canlandırır. Kalsiyum oranı sütten fazla olan yoğurdun, protein oranı süte eşittir.

YULAF:
Çocukların hazım güçlüklerini giderir. Bedeni ve ruhi yorgunlukları giderir. Kandaki şeker miktarını azaltır.

YERALMASI:
Şeker hastaları için faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir

ZENCEFİL:
İştah açar. Kusmayı önler. Bağırsak bozukluklarını giderir.

ZEYTİN:
Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Sarılıkta faydalıdır. Yaprak ve kabukları yüksek tansiyonu düşürür. Kandaki şeker miktarını düşürür. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur








 

RENKLERİN DUYGU VE DÜŞÜNCE İLE İLİŞKİSİ

 Renk, ışığın değişik dalga boylarının gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Tüm dalga boyları birden aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, hiç ışık ulaşmazsa siyah olarak algılarız. İnsan gözü 380nm ile 780nm arasındaki dalga boylarını algılayabilir, bu sebepten elektromanyetik spektrumun bu bölümüne görünen ışık denir. Renkler için genelde kulağımızla duyduğumuz ince ve kalın ses analojisi yapılsa da, ses algısının aksine aynı anda gelen ışık frekansları değişik kanallardan algılanamaz (başka bir deyişle göz frekans analizi yapamaz), dolayısıyla aynı anda ince ve kalın sesleri birbirine karıştırmadan duymamıza karşın gözümüz için bu 'çok seslilik' söz konusu olmadığından değişik ışık frekanslarının sadece kombinasyonlarını algılayabiliriz. Bu prensibi açıklamak veya pratik uygulamalarda kullanmak için çeşitli renk modelleri geliştirilmiştir.

İki ana rengin karışımıyla ortaya çıkan ara renk, karışıma katılmayan ana rengin tamamlayıcı olur. Kırmızı için yeşil, mavi için turuncu, sarı içinse mor tamamlayıcı renk işlevi yapar. Aynı zamanda birbirlerine karşıt olan bu renkler birlikte kullanıldıklarında da denge oluştururlar.

SARI: En parlak renk. Dikkat çekmek için çığlık atar; bu yüzden uyarı ışıklarında sarı tercih edilir. Ayrıca dikkat çekiciliğinden dolayı dünyada taksiler sarıdır. Sonbaharın da baskın renkleri sarı ve sarı-turuncu, duygularımızı yakalayan, güçlü bir çekiciliğe sahip. Neşeyi anlatır. Sarı zeka ,incelik ve pratiklikle de ilgilidir. Toplumsal yaşamı ve birlikte çalışmayı yansıtan bir anlamı vardır. Geçiciliğin sembolüdür. Sarı ayrıca hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın tüm hüzünlü güzelliğinde onun her rengini izlemek mümkündür.  

KIRMIZI: En uzun dalga boyuna sahip olan kırmızı, özellikle de koyu bir arka fonla birlikte kullanıldığında öyle şiddetlidir ki, bir görüntüde yer alan küçücük kırmızı bir leke bile görüntünün her yerini etkiler. Bu renk canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Mutluluğu temsil eder. Kırmızı renk, fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda; bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir.

İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Yanlış bir inanış vardır; boğaların kırmızıya saldırdığı sanılır. Oysa boğalar renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır.

MAVİ: Dünyanın hakim rengi olan mavi çekingen bir renk; dinlendiriciliği ve edilgenliği anlatır. Koyu tonlarda ya da yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren, açık tonlarda ya da beyazla karışık kullanıldığında, yatıştırıcı ve güven veren bir etki yaratır. Vücudumuzda boğaz bölgesini yansıtan bir renktir. Mavi renk gökyüzünün ve geniş ufukların, denizin simgesidir. Sınırsızlığı ve uzak bakışlılığı simgeler. Huzuru temsil eder ve sakinleştirir. Araplar mavinin kan akışını yavaşlattığına inanır, nazar boncuğu o yüzden mavidir. Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır.

YEŞİL: Sessizliği anlatır. Duygusal olarak bizi en çok etkileyen bir organımız olan kalp organının, bu rengin yaydığı enerji alanında olduğu düşünülür. Doğanın ve baharın rengidir. Güven veren renktir. O yüzden bankaların logolarında hakim renktir. Yeşil yaratıcılığı körükler. Bu yüzden büyük lokanta mutfaklarında yeşil tercih edilir. Hastanelerde de yeşil rahatlatıcı özelliği nedeniyle kullanılır. Yeşil alanda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır.

MOR: En kısa dalga boyuna sahip olan mor, geleneksel olarak asaletle ilişkilendirilir. Yakınlık ve güzelliğe de işaret eder. Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih, yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından, insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır. İntihar edenlerin beğendiği renktir.

LACİVERT: Kozmik renk olarak kabul edilir; sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında laciverdi kullanır. Lacivert giyen kişiler kendilerini çok daha karizmatik ve inandırıcı hissederler. İnsanların üzerinde başarılı ve güçlü imajı bırakır.

PEMBE: Uyum, neşe, şirinliğin ve sevginin simgesi. Rahat hissettiren ve dinlendiren bir renktir. Bu yüzden bazı büyük mağazalar tezgâhtarlarına pembe üniforma giydirir ki, müşteriler kendilerini rahat hissetsin diye. Pembe aynı zamanda çocuk rengidir.

SİYAH: Duygusallığı ve hüznü simgeler. Gücü ve tutkuyu temsil eder. Bizde ve batıda siyah matemi temsil ederken, Japonya'da siyah mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı olmayan odaları tercih ederdi.

BEYAZ: Temizliği ve saflığı temsil eder. İstikrarı, devamlılığı simgeler. Politikacılar beyazı pek severler, çünkü temiz, dürüst izlenimi vermek isterler...

KAHVERENGİ: Gerçekçiliğin, plan ve sistemin rengidir. Kansas Ünv.’de bir sergide, duvarların rengi değiştirilebilir hale getirilmiş. Fonda beyaz kullanıldığında insanlar sergide yavaş hareket etmiş. Fon kahverengiye döndüğünde ise insanlar müzede daha çok yeri daha az zamanda gezmişler. Kahverengi insanı hızlandırır. Bu yüzden fastfoodlar iç mekânda kahverengi kullanır. Kahverengi toprak rengidir. Kıyafetlerde pek tercih edilmez, çünkü kahverengi giyen insanlar kalabalıkta dikkat çekmezler.

Nötr renkler, beyaz, siyah ve kurşuni gibi tarafsız renklerdir. Bunlar belli başlı bir renk özelliğinden ziyade, çeşitli renklerin elde edilmesine yardımcı olurlar. Nötr renkler, dinlendiricidir; doyurucu manalı ve olgun bir etkileri vardır. Bunlardan siyah renk, derinlik ve karanlık beyaz ise aydınlık, temizlik ve yakınlık hissi yaratır.

Renklerin özelliklerine göre, meydana getirdiği ve aksettirdiği değişik havadan, insan ruhu çeşitli şekillerde etkilenir. Yerine göre bir huzur, ferahlık ve sakinliğe yahut kötümserliğe kavuşur. Bununla beraber renklerin üzeremizde bıraktığı etkiler; özel durumumuza, ruh haletimize ve tabiat şartlarının mevcut reaksiyonlarına bağlıdır.

 KAYNAKLAR: http://tr.wikipedia.org

                       http://www.koniks.com

 



 

PERİ BACALARI NASIL OLUŞMUŞTUR?

 

Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır.

Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgâr etkisinden çok yağmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelişmesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlığı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır.

Daha çok Paşabağı civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloğu bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak, peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır. Ayrıca şapka kaya, zayıf tüfün erozyonunu geciktirerek peri bacalarının yüksekliğini kontrol eder.

Peri bacalarının çapları ise 1 m ile 15 m arasında değişmektedir. Çatlak Aralığının 1 m'den küçük olması veya 15 m'den büyük olması durumunda ise peri bacası gelişimi gözlenmemektedir.

Kapadokya Bölgesi'nde erozyonun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları en yoğun şekilde Avanos - Uçhisar - Ürgüp üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin, Güllüdere, Göreme, Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde gözlenir.

 

 








 

  

 
  Bugün 17 ziyaretçi (78 klik) kişi burdaydı!  
 

Sitetistik
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol