Ufacık kuşlar, Çiçekleri taşlar. Kendi yemez, Ele bağışlar. (Arı)
Daldan dala kırmızı pala (Sincap)
Ben beslerim o süsler (Çiçek)
Sıra sıra odalar Birbirini kovalar (Tren)
Ebem yapar dedem yapar Biçkisi yok, rendesi yok İplikten ev yapar (Örümcek)
Beli boğazı darca, bazen çıkar ağaca (Karınca)
Hangi on tatlıdır? (Bal-on)
Geldi mi gelir, gitti mi gelmez? (Gençlik)
Büyük baca küçük bacaya ne demiş? (Yanıt: Büyüklerin yanında sigara içmeye utanmıyor musun?)
Hangi macun yenir? (Lahmacun)
Sıcak evin direğiTıp tıp eder yüreği (Baba)
Dokuz ay zindanda yatar Altı ayda zil çalar oynar(Bebek)
Özü tatlı, Sözü tatlı, Candan daha değerli (Anne)
Yattım yumuşak Uyudum sıcak sıcak (Yatak)
Ham iken tatlı Olmuşu acı (Bebek)
Askerden küçük Paşadan büyük (Çocuk)
Ben giderim, O gider, Arkamdan tin tin eder. (Gölge)
Gece içindeyiz Gündüz dışında Pencereli, kapılı Şirin bir yuva (Ev)
Çarşıdan aldım bir tane Eve geldim bin tane (Nar)
Fini fini fincan, Eve bitişik odada Yemek pişer orada (Mutfak)
Uzun yoldan kuş gelir Ne söylese hoş gelir (Mektup)
İstanbul da süt pişti Kokusu buraya düştü (Mektup)
Kuyruğu var Canlı değil Konuşur Ama insan değil Camı var Ama pencere değil (Televizyon)
Buradan attım kılıcı Halep’te oynar ucu (Telefon)
Zilim var, kapım yok. (Telefon)
Çın çın eder Haber sorar (Telefon)
Sesi var canı yok, Konuşur ağzı yok (Radyo)
Bir ağacı oymuşlarİçine dünyayı koymuşlar (Radyo)
Bir küçücük kutudur, O her gün yeniden doğar Dünyaya haber yayar (Gazete)
Yoldan gelir yürümeden Dala konar görünmeden. (Kuş)
Dal üstün de kilitli sandık (Ceviz)
Kırmızıdır açılır, kokuları saçılır (Gül)
Başımda saç yok, içimde tat çok Kabak)( |
Uzaktan baktım hiç yok Yakından baktım pek çok (Karınca)
Bol yemek verir, kendi yemez yedirir (Arı) Katık oldum aşına, öp beni koy başınaİnce ince dil beni, haydi kimim bil beni (Ekmek)
Mantosu yeşil, Entarisi kırmızı. Bilin bakalım, Bu kimin kızı. (Karpuz)
Yeşil mantolu, Kırmızı elbiseli, Siyah düğmeli. (Karpuz)
Etlice, metlice ortası tatlıca? (Karpuz)
Allah yapar yapısını, Bıçak açar kapısını. (Karpuz)
Ne ağzı var, ne dili Konuşur insan gibi (Mektup)
Ayakları su içer Üstünden gelen geçer (Köprü)
İki teker, üç teker İki ayakla nasıl gider? (Bisiklet)
Ateşe girer yanmaz Suya girer uslanmaz (Güneş)
Kutuplara giden zenci ne olur? (Donar)
Yeter Çektiğim! (Fotoğraf makinesi)
Gece gündüz yufka açar! (Deniz)
Şehirden şehire koşarım, köyden köye giderim fakat hiç hareket etmem. (Yol)
Ağzı vardır konuşmaz, yatağı vardır, fakat hiç uyumaz (Akarsu)
Denizler gerçekte mavi boya olsaydı ne olurdu? (Mavi boya sudan ucuz olurdu)
Eğri oturalım, doğru konuşalım. (Deve)
Yerin altında kırmızı minare (Havuç)
Açarsam dünya olur Yakarsam kül olur. (Harita)
Dört ayaklı ayı Üstünde kabadayı (Sandalye)
Ufacık sandık içine un bastık (İğne)
Adamın biri baltası ile ormana gidiyormuş. Derin bir çukura düşmüş. Orada üç gün, üç gece kalmış, Orada ne yemiş? Yanıt: Bal yemiş (Bal-tası)
Temel her şimşek çaktığında saçını, başını düzeltiyormuş. Niçin? (Yanıt: Fotoğrafının çekildiğini sanıyormuş.)
Bir gün filin birine araba çarpmış. Fili hastaneye kaldırmışlar. Arkadaşı sinek de yanında gitmiş. Niçin? (Yanıt: Kan vermek için)
Çarığı çattım bacaya attım. (Terazi)
Yedi delikli tokmak Bunu bilmeyen ahmak. (Baş)
Uzaktan baktım bir kara taş yanına gittim dört ayak bir baş (Kaplumbağa)
Et dedim met dedim Git şuraya yat dedim. (Süpürge)
Altı göl üstü gül. (Gaz lambası)
Yer altında yağlı kayış. (Yılan)
Uzun uzun uzanır, Senede bir bezenir. (Yılan)
Dişim var ağzım yok (Tarak)
Çın-çınlı hamam,
İçimde akrep var, zarar vermeden turlar. (Saat)
|