1. DÜNYA SAVAŞI
Birinci Dünya Savaşı Sonunda Osmanlı Devletinin Durumu ve Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918)
Savaş devam ederken İtilâf Devletleri aralarındaki gizli antlaşmalarla Os- manlı Devleti 'ni paylaşmışlardı. Mondros Ateşkes Antlaşması'da bunların deva- mı olduğundan şartları çok ağırdı. Antlaşmada alınan kararlar kısaca şöyleydi:
1.İtilâf Devletlerinin boğazlardan serbestçe geçişi sağlanacak ve boğazların , tünellerin , demiryollarının ve haberleşme ağlarının askeri kontrolü İtilâf Devletlerine bırakılacak.
2.İtilâf Devletlerinin fazla gördüğü Osmanlı askerleri terhis edilecek.
3.İtilâf Devletleri Osmanlı Devleti 'nin liman ve tersanelerinden yararlanacak.
4. Osmanlı Devleti 'nin savaş gemileri zincirlenecek.
5.İtilâf Devletleri güvenliklerini tehlikede gördükleri yerleri işgal edebilecek.
6. Erzurum , Elazığ , Bitlis , Van , Diyarbakır ve Sivas 'ta karışıklık çıkarsa bölge işgal edilecek.
Bu antlaşmayla Osmanlı Devleti fiilen sona ermişti. Boğazların işgaliyle Anadolu ve Rumeli bağlantısı kopmuştu ; ayrıca 7. ve 24. Maddelere göre ülke- nin tamamının işgali kabul edilmiş oluyordu.
Antlaşmadan sonra İngilizler, Fransızlar ,İtalyanlar, Yunanlılar yurdun büyük bir bölümünü işgal ettiler.
Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919) ve İzmir 'in İşgali
Savaş sonunda İtilâf Devletleri yenilenlerin durumunu görüşmek üzere Paris'te toplandı. Konferansta Yunanistan sahte belgelerle Anadolu'ya sahip çıktı ve bu İngiltere 'nin işine gelince Yunanistan 'ın İzmir 'i işgaline karar verildi.
Yunanlılar İzmir'e girmeden "Türkler Rumlar'ı katlediyor." Diyerek Mon- dros Ateşkes antlaşmasına göre haklı hale geldiler ve tüm dünyayı kandırdılar. Yunanlılar'ın İzmir'e girince taşkınlıklar yapması üzerine Kurtuluş Savaşı başladı
Milli Mücadelede Cemiyetler
Mondros Ateşkesi 'nden sonra yurtta bir çok cemiyet kuruldu. Bunlar ikiye ayrılır :
1. Yararlı Cemiyetler :
Ülkenin kötü durumu bölgesel cemiyetlerin kurulmasına neden oldu. Bu cemiyetler sadece kuruldukları bölgeyi ve çevresini koruyabiliyordu. Bunlara örnek verirsek :
Edirne ve İstanbul 'da Trakya Paşaeli cemiyeti, İzmir 'de İzmir Müdafaa-i Hukuk cemiyeti, doğuda Doğu Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Ayrıca halka yardım etmek amacıyla bir çok cemiyet kurulmuştur.
2. Zararlı Cemiyetler :
a-) Azınlıkların kurduğu zararlı cemiyetler :
Mavri mira cemiyeti, Rumların Yunanistan 'a yardım için kurduğu bir cemiyettir. Pontus Rum cemiyeti de bu cemiyetin bir kolunu oluşturur.
b-) Türklerin kurduğu zararlı cemiyetler :
Padişahlığı geri isteyenlerin kurduğu Teâli İslâm Cemiyeti bu cemiyetlere örnektir. Ayrıca İngiliz sevenler Cemiyeti,İngiliz mandalığı isteyenlerin, padişa- hında yardımlarıyla kurduğu bir cemiyetti. Bu cemiyete, padişah ve Osmanlı Devleti hükümetinden pek çok kişi üyeydi.
KURTULUŞ SAVAŞI
Savaş 'tan önce, kurulan yararlı cemiyetler bir çatı altında toplandı. Buna Kuvayı Milliye hareketi denir. Bu birlikler Anadolu'nun işgali, Osmanlı orduları- nın terhis edilmesi ve İstanbul hükümetinin otoritesini kaybetmesi nedenleriyle kuruldu. Birlikler, düşmanın ilerleyişini yavaşlatmış, meclis toplanana kadar askerlik yapmış ve çıkan ayaklanmaları bastırmışlardır. Ancak halktan zorla para topladıkları ve düşmanı tamamen durduramadıkları için kaldırıldılar.
Atatürk ülkenin ancak Anadolu 'da yapılacak bir örgütlenmeyle
kurtulabileceğine kesin olarak karar verdikten sonra Samsun 'a gitmek için yola çıktı. 19 Mayıs 1919 'da Samsun 'a çıktı ve faaliyetlerine başladı. Buradan Amasya 'ya geçerek Amasya genelgesini yayınlayan Atatürk Osmanlı Devleti- 'ndeki görevinden de istifa etti.
Amasya Genelgesi
Genelge bağımsızlık hareketinin ilk adımı ve Milli mücadelenin başlangıcı olması nedeniyle çok önemlidir. İlk kez bu genelgede hakimiyet halka verilmiştir ve yurdun tümü bağımsızlık kapsamına alınmıştır. Atatürk Anadolu'da bu genel- geyi yayınlarken, Osmanlı padişahı ve hükümeti Atatürk'ü ve yandaşlarını vatan haini ilan etmişlerdi. Fakat halk asıl vatan haininin kim olduğunu biliyordu. Bu genelgede alınan kararların başlıcaları şunlardır :
1. Vatanın bütünlüğü ve bağımsızlık tehlikededir.
2. Osmanlı hükümeti iyi çalışmamakta ve milleti iyi temsil edememektedir.
3. Milletin geleceğini yine milletin azim ve kararı belirleyecektir.
4. Bağımsızlığın sağlanması için bir heyetin toplanması lazımdır. Bu heyet için illerden üç kişinin Sivas 'a yollanması gerekmektedir.
Erzurum Kongresi ( 23 Temmuz - 6 Ağustos 1919 )
Kongre halk arasında birliği koruyarak, azınlıkların çalışmalarını etkisizleş- tirmek için toplandı. Burada Amasya genelgesinde alınan kararlar tekrar gözden geçirilerek herkesin görüşü alındı. Bu arada İstanbul hükümeti hâlâ İngiltere'nin himayesine girmek istiyordu. Kongre toplanış yönünden bölgesel , kararları yönünden ise ulusal bir kongredir. Kapitülasyonlara ilk kez burada karşı çıkılmış ve yeni bir devlet kurma fikri ilk kez burada ortaya atılmıştır. Ayrıca kongrede alınan kararların uygulanabilmesi için bir temsil heyeti oluşturuldu.
Sivas Kongresi ( 4 - 11 Eylül 1919 )
Erzurum'dan sonra Sivas 'ta da bir kongre toplandı. Bu kongrede, Erzurum kongresinde alınan kararlar halka mal edildi ve başka bir ülkenin himayesine girmek kesin olarak reddedildi. Temsil heyetinin artık bütün milleti temsil edeceğine karar verildi. Osmanlı hükümeti bu kongrenin toplanmasına karşı çıktı fakat kongreyi dağıtacak gücünün olmaması nedeniyle bir şey yapamadı ve İngiltere'den yardım istedi. İngiltere bu kongreyi küçük bir ayaklanma olarak gördü ve önemsemeyip yardım etmedi.
Bu sırada Osmanlı Devleti 'nde hükümet değişikliği oldu. Yeni kurulan Ali Rıza Paşa hükümeti ve temsil heyeti arasında Amasya 'da bir görüşme oldu. Gö- rüşme sonucunda ilk kez bir İstanbul hükümeti milli mücadeleyi kabul etmiş oldu.
Misak-ı Milli
Atatürk 'ün Misak-ı Millide yayınladığı kararlar şöyledir :
Çoğunluğu Türk olan topraklar vatanın bölünmez bir bütünüdür.
Boğazların güvenliği sağlanırsa , o bölge dünya ticaretine açılabilir.
Azınlıklara önceden tanınmış olan fazla haklar kaldırılmalıdır.
Kapitülasyonlar hiçbir şekilde kabul edilmez.
Bu kararlar sonrasında İtilâf Devletleri 16 Mart 1921 'de İstanbul 'u işgal ettiler. Osmanlı Devleti ve hükümeti de olanları seyretti ve hatta İtilâf Devletleri 'ni destekledi. Halk çeşitli protestolarla, İtilâf Devletleri'nin subaylarının tutuklanmasıyla ve bunun gibi daha bir çok şekilde işgale tepki gösterdi.
T.B.M.M. 'nin Açılması ( 23 Nisan 1920 )
Mustafa Kemal 'in 16 Mart 1921 'de yayınladığı bildirge ile yeni seçimler yapıldı. Seçimler sonunda, Mustafa Kemal'in ilkeleri doğrultusunda , yeni meclis dolayısıyla yeni devlet kurulmuş oldu. Meclisin açılmasının ikinci gününde Mustafa Kemal bir önerge yayınladı. Buna göre :
1. T.B.M.M. en üstün güçtür ve yasama , yürütme erklerine sahiptir.
2. Hükümet kurmak mecburidir, meclis başkanı aynı zamanda hükümet başkanı olacaktır.
Bu mecliste farklı düşüncelerin oluşu , meclisin en üstün güç oluşu ve sürekli oluşu meclis için büyük avantaj oluşturmuştur.
T.B.M.M. 'ye Karşı Yapılan İsyanlar
Anadolu 'nun işgalinin devlet otoritesini zayıflatması, halkın devletten daha güçlü olmasına neden oldu. İstanbul hükümeti , İngilizlerin ve Yunanlıların da baskısıyla bizzat isyanlar çıkardığı gibi çıkan isyanları da destekledi. Ayrıca Kuvayı Milliye birliklerinin halka kötü davranması, halkın ayaklanmasına neden oldu. Bunların sonucunda ülkenin her yerinde bir çok isyanlar çıktı.
İsyanlar sonunda meclisin yıpranmasına rağmen devlet otoritesi korundu. İtilâf Devletleri ile Osmanlı hükümetinin meclisi yıkma çabaları sonuçsuz kaldı.
Sevr Barış Antlaşması ( 10 Ağustos 1920 )
Bu antlaşmanın asıl sebebi , İtilâf Devletleri 'nin kendi aralarında Osmanlı Devleti 'ni paylaşma konusunda çıkan anlaşmazlıktır. İtilâf Devletleri Antlaşma-yı Osmanlı Devleti 'ne gönderdiklerinde hiç bir itiraz kabul etmeyeceklerdi, zaten Osmanlı padişahının veya hükümetin itiraz etmeye niyetleri yoktu. İşgalciler antlaşmayı bir an önce yapabilmek için Yunanistan'ı destekledi. Yunanlı askerler yurdun içlerine kadar rahatça girdi.
Damat Ferit başkanlığındaki bir heyet bu antlaşmayı imzaladı. T.B.M.M. Sevr antlaşmasını kabul etmediğini ve kabul edenleri vatan haini ilan ettiğini açıkladı. Çünkü bu antlaşma tamamen bağımsızlığı ve vatanın bütünlüğünü engelliyordu ve devleti bir sömürge devleti durumuna düşürüyordu.
Düzenli Orduya Geçiş
Mondros 'tan sonra Osmanlı orduları terhis edilmişti. Kurulan kuvvetler düşmanı ancak yavaşlatabiliyordu. Batı cephesine getirilen İsmet Paşa 1920 'de düzenli orduya geçişi başlattı. İsyanların da bastırılmasından sonra batıda tama- men düzenli orduya geçilmiş oldu. T.B.M.M. işgallerden kurtulmak için üç cephede savaşmıştır :
1-) Doğu Cephesi :
Birinci Dünya Savaşı'nda Ermeniler'e vaat edilen doğudaki Ermeni devleti fikri Ermeni hareketlerini hızlandırdı. Ermenilerin Oltu'yu işgal etmeleriyle , Türk birlikleri savaş ilan etti. 3 Aralık 1920 'de Ermeniler zor durumda kaldı ve barış istedi. İmzalanan Gümrü Antlaşması sonunda Sarıkamış, Kars ve Gümrü geri alındı. Bu antlaşma T.B.M.M.'nin ilk askeri ve siyasi başarısı olduğundan çok önemlidir. Ayrıca bu antlaşmayla Sevr 'in geçersiz olduğu herkese gösterildi ve bölgedeki askerler batı cephesine gönderildi.
2-) Güney Cephesi :
İngilizler Mondros Antlaşmasına dayanarak Güney Doğu Anadolu 'yu önce işgal edip sonra Fransızlara bıraktılar. Fransızlar bu bölgedeki Ermenileri Türklere karşı kışkırttı. Fakat yerli halkın Fransızlara ve Ermenilere karşı kahramanca savaşı yabancı askerleri zorladı.12 Şubatta Maraş, 10 Nisanda Urfa ,20 Ekimde Adana, Fransızları yurttan attı. Bu başarılar Fransızların tutumunun yumuşamasını ve işgal ettikleri yerleri terk etmelerini sağladı.
Antalya ve çevresinde bulunan İtalyanlar ile ciddi bir mücadele olmadı. Fransa'nın yenildiğini gören İtalyanlar, korkup yurdu terk etti. Güney cephesin- deki birliklerinde batıya gönderilmesiyle Batı Cephesi güçlenmiştir.
3-) Batı Cephesi :
En uzun ve en kanlı savaşlar, bu cephededir. Cephedeki savaşlar :
1. İNÖNÜ SAVAŞI ve SONUÇLARI ( 6-11 Ocak 1921 )
Sevr 'den önce Eskişehir'e kadar gelen Yunanistan, Anadolu demiryolları- nın bu önemli noktasını ele geçirmek ve güçlerini ispat etmek istiyordu. Fakat Türklerin gücü hem Yunanlıları püskürttü, hem de bölgedeki ayaklanmaları bastırdı. Savaş sonunda Yunanistan ilk kez geri çekildi, halkın Meclise güveni arttı ve İtilâf Devletleri paniğe kapıldı.
LONDRA KONFERANSI ( 23 Şubat 1921 )
Türkiye'nin başarıları İtilâf Devletleri'ni, Sevr Barışını gözden geçirmeye yöneltti. Amaçları antlaşmada çok az değişiklik yapıp dünya kamuoyunu kandırmaktı.T.B.M.M. bu konferansa katılmazsa , İtilâf Devletleri meclisin savaş taraftarı olduğunu söyleyeceklerdi. T.B.M.M. bu konferansa Misak-ı Milli 'yi kabul ettirmek için katılıyordu.
Konferansta İstanbul Hükümeti'nin temsilcisi Tevfik Paşa'nın sözü, mille- tin asıl temsilcileri olarak ifade ettiği T.B.M.M. temsilcilerine vermesi İtilâf Devletleri 'nin plânlarını bozmuş oldu. Konferansın sonunda İtilâf Devletleri arasındaki anlaşmazlıklar belirginleşti ve İtilâf Devletleri T.B.M.M. 'ni resmen tanıdılar.
MOSKOVA ANTLAŞMASI ( 16 Mart 1921)
Rusya'da çıkan ihtilâl ile değişen yönetim ve İtilâf Devletleri'nin izlediği politikalar Sovyet Rusya ve T.B.M.M. 'ni birbirine yakınlaştırdı. Sovyet Rusya bu yakınlaşma ile kendine bir tampon bölge kurmak ve Boğazlar açısından kendini güvene almak istiyordu.T.B.M.M. ise Sovyetlerden savaş araçları ve asker gücü desteği istiyordu. T.B.M.M.'nin kazandığı başarılar Sovyet Rusya-'nın tereddütlerini ortadan kaldırdı ve antlaşma imzalandı. Antlaşmaya göre :
Taraflardan birinin imzalamadığı bir antlaşmayı diğeri de kabul etmeyecekti. Yani Sovyet Rusya, Sevr Barışını kabul etmediğini resmen açıkladı.
Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki eski antlaşmalar geçersiz sayılacaktı.
Sovyet Rusya Misak-ı Milli 'yi kabul edip Kapitülasyonları geçersiz sayacaktı.
Bu antlaşmayla ilk kez bir batılı devlet, Misak-ı Milli 'yi kabul etmiş oluyordu. Bu antlaşmadan sonra ayrıca, Misak-ı Milli'yi ilk kabul etmiş olan Afganistan ile dostluk antlaşması yapıldı, İstiklal Marşı ve Teşkilat-ı Esasiye ( ilk T.B.M.M. Anayasası )kabul edildi.
2. İNÖNÜ SAVAŞI ( 23 - 31 Mart 1921 )
Yunanlılar Eskişehir'i alıp İtilâf Devletleri'nin desteğine layık olduğunu ispatlamak istiyordu. Fakat başarılı olamadı ve geri çekilmek zorunda kaldı, geri çekilirken de büyük kayıplar verdi. Mustafa Kemal Eskişehir-Kütahya savaşlarından sonra Türk ordusunu Sakarya 'nın doğusuna çekti. Gelişmeler ülkede büyük üzüntüye neden oldu, bazıları devlet merkezinin Kayseri 'ye taşınmasını istedi fakat meclis bunu kabul etmedi. Mustafa Kemal 5 Ağustos 1921 'de üç aylık süre ile başkomutan seçildi.
Tekâlif - i Milliye Kararları
Bu kararlar orduyu her yönüyle güçlendirmek amacıyla kabul edilmiştir.Bunlar:
Kararların yerine getirilebilmesi için her ilde bir komisyon kurulacak.
40 yaşına kadar olan erkekler askere alınacak.
Erkek giyim eşyalarının, yiyeceğin, akaryakıtın ve haberleşme araçlarının %40 'ına el konacak.
Özel araçlar devlet adına kullanılacak.
Sakarya Meydan Savaşı ( 23 Ağustos - 13 Eylül 1921 )
Kütahya-Eskişehir savaşlarının ardından Yunanistan İngiltere'ninde deste- ğini alıp Türk ordusunu tamamen ortadan kaldırmak istiyordu. Yunanlılar 23 Eylül 'de Türk mevzilerine girdiler. Fakat Türk ordusu 13 Eylül 'de düşmanı Sakarya doğusuna attı. Savaş sonunda düşmanın taarruz gücü kırıldı.Fransa ile İtalya, Yunanistan'dan desteğini çekti ve Türkiye ile bir an önce barış yapmak istediğini belirtti, İngiltere ile yapılan antlaşma sonucu Malta'daki esirler serbest bırakıldı.
Kars Antlaşması
Rusya'nın arabuluculuğu ile 13 Ekim 1921'de Ermenistan, Gürcistan ve Azarbeycan ile bir dostluk antlaşması yapıldı. Bu antlaşmada bugünkü doğu sınırımız yaklaşık olarak çizilmiş oldu.
Ankara Antlaşması
Fransa 'nın topraklarımızı terk etmesinden sonra yapıldı. Antlaşmada Türkiye-Suriye sınırı çizilmiş oldu , Fransa Misak-ı Milliyi kabul etmiş oldu.
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi
Mecliste , bir grup hemen saldırıya geçilmesini istiyordu , Mustafa Kemal ise ordunun savaşa hazır olmadığını düşünüyordu. İngilizler ise bu ordunun bir taarruz yapamayacağını söylüyordu. Mustafa Kemal, Haziran 1922'de saldı- rı kararı aldı ve 26 Ağustosta saldırı başladı. Buna dayanamayan düşman geri çekildi ve ağır bir darbe ile bozguna uğradı.
Mudanya Ateşkes Antlaşması
Türk ordularının Trakya'ya yönelmesi İtilâf Devletlerini endişe- lendirdi. Fakat dünyanın yeni bir savaş istememesi tarafları yeni bir antlaşma yapmaya sevketti. Mudanya'da yapılan görüşmelere İtalya, İngiltere, Fransa ve Türkiye katıldı. Antlaşmada Trakya'nın on beş gün içinde boşaltılması, kesin barışa kadar bölgede Türk askeri bulundurulması, boğazların idaresinin Türkiye'ye bırakılması ve kesin barıştan sonra İstanbul'daki İngiliz güçlerinin geri çekilmesi konuları karara bağlandı. Antlaşma ile Türkiye'nin savaş dönemi bitti, Trakya savaş yapılmadan kurtarıldı, boğazların idaresi Türklere verildi. Osmanlı devleti hukuken sona erdi.
Lozan Barış Antlaşması
Görüşmelere 20 Kasım 1922 de Lozan'da başlandı. Burada kapitülasyon- ların kaldırılması, Osmanlı dış borçları ile Irak sınırının belirlenmesinde ilerleme sağlanamayınca görüşmeler kesildi. 23 Nisan 1923 de tekrar başlayan görüşmeler sırasında İtilâf Devletleri biraz daha yumuşak davrandı. 24 Temmuz 1923 de kesin barış sağlandı.
1. Yunanistan sınırı Mudanya'da belirlenen şekli ile kalacak.
2. Irak sınırı İngiltere ile yapılan bir antlaşma ile belli olacak.
3. Kapitülasyonlar tamamen kaldırılacak.
4. Yunanistan Karaağaç'ı Türkiye'ye verecek.
5. Boğazlar askerden arındırılacak, geçişlerin kontrolü için Türkiye başkan- lığında bir komisyon kurulacak.
6. Dış borçlar, Osmanlı Devletinden bağımsızlığını ilan eden devletlerle Türkiye arasında paylaştırılacak.
7. İtalya, elindeki Ege adaları üzerindeki egemenliğini sürdürecek.
8. Azınlıkların elindeki ayrıcalıklar alınacak.
9. Antlaşma onaylandıktan altı hafta sonra, İtilâf Devletleri İstanbul'u boşaltacak.
Bu antlaşma ile Misak-ı Milli tüm dünya tarafından kabul edildi ve Türkiye diğer devletlerle eşit haklara sahip oldu. Antlaşma sonunda Boğazlar ile ilgili kararlar milli hakimiyet ve bağımsızlığı sınırladı. Osmanlı Devleti 'de tarih oldu.